Cüneyt Gökçe
18 Ağustos 2006
Kur’an-ı Kerim’in 17. suresi ısra Suresi olup şu ayet-i kerimeyle başlamaktadır:
“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O’dur. “
Olağan üstü bir mucize olan ve Hz. Peygamber’e büyük bir ödül niteliği taşıyan bu muazzam olay hicretten bir buçuk sene kadar önce Recep ayının 27. gecesinde vuku bulmuştur.
Evet, gerçekten Hz. Hatice annemiz ile Peygamberimizin koruyucusu ve amcası Ebu Talib’in vefatlarının meydana geldiği hüzün yılından sonra bahşedilebilecek en büyük ödül sayılır.
ısra sözcüğü “gece yürüyüşü”; mirac sözcüğü de “yükselme” anlamlarını ifade eder. Bu yüzden olayın her iki aşamasını birden dile getirmek istediğimizde “ısra ve Mirac Mucizesi” tabirini kullanırız.
Bu muazzam hadiseyi anlatan yukarıdaki ayet-i kerimede yer alan “kul” sözcüğü gerçekten çok dikkat çekicidir. Surenin bütününe ismini veren isra olayının ilk ayet dışında doğrudan konu edilmemesi ve bu harika nimete mazhar kılınan Zatın “kulluk” özelliğinin vurgulanması son derece anlamlıdır. Evet:
“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O’dur. “
Hz. Peygamber’in elde ettiği yüce makamların “kulluğu” vurgulanmak suretiyle nazara verilmesi ve surenin ilk ayeti olarak dikkatlere sunulması surenin diğer ayetlerine bu gözle bakılması gerektirmektedir.
Yani, surede anlatılan konular mü’mini bir nevi miraca yükseltecek ve güzellikler ülkesine ulaştıracaktır.
Örneğin, ısrailoğulları ile diğer bozguncuların cinayetleri anlatılırken böyle olumsuzlardan kaçınmak suretiyle gerçek kul olunabileceğine ve bu suretle ilahi huzura ulaşılabileceğine işaret edildiği gibi Hz. Musa ve Hz. Nuh gibi büyük şahsiyetlerden söz edilirken bunların örnek alınması gerektiği belirtilmiş olmaktadır.
Ayrıca surede dile getirilen namaz kılmak, anne-babaya iyilikte bulunmak, Allah yolunda infak etmek şefkatli ve güzel sözlü olmak gibi bir dizi ölçü ve prensibin de müminin miracı olabileceği ve bu sayede gerçek kul mertebesine ulaşabileceği açıklanmaktadırMüminin miracı sayılabilecek ve onu yücelikler iklime yükseltebilecek israftan kaçınma, zinaya yaklaşmama, rızık endişesiyle ilahi sınırı çiğnememe, ölçü ve tartıda adaletli olma.. ve benzeri hükümlere de bu gözle bakmak gerekir.
Bu bakımdan ısra ve Miraç mucizesiyle ödüllendirilen Hz. Peygamberin kulluğunun nazara verilmesi ve hemen ardından bir kısmını yukarıda anlattığımız temel ilke ve prensiplerin anlatılması gerçek kul olmanın koordinatlarını belirlemekte ve yol haritasını çizmektedir.
şu halde ilahi huzura huzurlu olarak varmamızın ve miraca ermemizin ön şartı insan haklarına saygılı olmak, zulümden kaçınmak, yasaklardan uzak durmak, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmek, ölçü ve tartıda dikkatli olmak, israf ve cimrilikten uzaklaşmak, anne ve baba hukukuna riayet etmek; kısacası emredilenleri yapıp yasak bölge sınırları içerisine girmemektir.
20 Ağustos 2006 bu Pazar idrak edeceğimiz Miraç Kandilinizi bu duygu ve düşüncelerle tebrik ediyorum.
Top yekûn ilahi rahmet ve berekete uruc etmemiz/yükselmemiz ve gerçek kul olabilmemiz duasıyla…