Hakkı Savunan
25 Şubat 2009
4000 yıldan beri adı dışında her şeyi değişen, gelenin vurduğu, görenin sustuğu oturanın yıktığı, Unesconun endikatif listesinde yer almasıyla övündüğümüz Harran.
Yeryüzünün ilk kubbeleri olarak haklı bir üne sahip Harran.
Yararlarını saya saya bitiremediğimiz, nizamiyesine figürünü işlediğimiz üniversitemize, ismini vermiş Harran.
Hz İbrahim’in yurdu Harran.
Sabilik inancının merkezi ve Hermetik öğretinin en önemli öyküleriyle ilişkilendirilen Harran.
Sit alanı olarak tescil etmeyi ancak 1979 yılında akıl ettiğimiz, daha sonrada “tamamen duygusal” ve “tamamen politik” davranışlarla bu tescili sulandırarak kaçak yapılaşma cenneti yaptığımız, cezaları tecil ederek boynuna ipin geçirilmesini tarihi eser sevgisiyle seyrettiğimiz Harran.
“Avrupa Birliği Tuvaleti”( Şu fosseptik çukurunun açılmasının bile altı ay sürdüğü beş yıldızlı tuvalet), ve yaşanan sel felaketiyle birlikte, projeler mezarlığımıza eklenen “Tarım Köy projesi” adlı projeyle basına konu olan, birde Mahsun Kırmızıgül ve Mahmut Tuncer’in konik kubbeli evleri ön plana çıkaran klipleriyle, beyaz camda övünerek seyrettiğimiz Harran.
Kısacası sadece Urfa için değil dünya kültür mirası içinde çok önemli bir figür olan Harran.
İşte bu Harranda, seçim atmosferiyle birlikte Hülagu’nun silueti tekrar görünür oldu. Harran betona yeniliyor. Harran Bitiyor. Sit alanı içindeki kaçak beton yapı sayısı 200’e ulaşmış durumda. Ve yetkilimiz çıkıp açıklıyor diyor ki; insanlar çaresizlikten “kaçak yapılaşmaya” gidiyorlar. Sonrada ekliyor, “kurtuluşumuz TOKİ’ DE”. Ne diyelim iyi ki varsın TOKİ. Ya olmasaydın Harran’ın hali nice olurdu.
Harranın son durumu yukarıda izah etmeye çalıştığımız şekilde. Geldiğimiz bu noktayı daha iyi anlamak için biraz arşivlere bakalım.
Kasım 2007. GAP haber gazetesi manşet Atıyor “Harran Betonlaşıyor” diyor.
Harranın can çekiştiğini, beton yapıların mantar gibi bittiğini belirten ve dönemin yetkililerini milletvekili Çağla Aktemur Özyavuz’da dâhil olmak üzere uyaran ve tehlikenin büyüklüğünü ayrıntılarıyla kamuoyuyla paylaşan bu araştırma, gazete sayfaları arasında kaybolup gidiyor.
Bu araştırma yapılmadan 2 ay önce Urfa’da Tarihi Kentler Birliğinin 2007 yılındaki son buluşması, 31 Ağustos- 2 Eylül tarihleri arasında Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür Merkezinde gerçekleştiriliyor. Bu buluşmanın konusu “Korumada Şanlıurfa Örneği”.
Bu buluşmada bakan olarak ilk ziyaretini Şanlıurfa’ya yapan Kültür Turizm Bakanı Ertuğrul Günay şunları söylüyor;
“Gerçekten çok zengin bir tarih, gerçekten çok zengin bir kültür mirası üzerinde olduğumuzu hissediyorum. Bir tarihsel yapının yanına çürük bir diş gibi bina yapıldığını gördüğümde içim cız ediyor. Yakın bir zamana kadar Türkiye betonlaşmaya gitmişti. Gittikçe küçülen bu dünyaya karşı bunu hep beraber koruyacağız.”
Eylül ayında bunlar konuşulup tartışılırken Kasım ayında Harranın betonlaştığı haberi düşüyor gazete manşetlerine.
Melih Aşık bu durumu 2007’nin Kasım ayında, Milliyet gazetesindeki köşesine “Harran Bitiyor” diye taşıyor.
Kültür diye diye arz-ı endam edenler ise; Üç maymunu çatlatırcasına sadece duyuyor, görüyor, konuşuyor. Bunun dışında tek harekette bulunmuyorlar. Harran Merkür’ün veya Venüs’ün bir uydusuymuş gibi bir tavır içerisindeler.
Bu toz toprak içinde ise biraz geç kalınmış olsa da bir avuç insan tehlikeye dikkat çekip haykırıyor. Sivil toplum örgütleri elbirliği ediyor.
Harran yok oluyor diyorlar. Beton yapılardan vazgeçin diyorlar suç duyurusunda bulunuyorlar.
İşe yarayacak mı? Umarım yarar.
Aslında Harranı pek korumak istemiyoruz gibi. Tarih şehri kültür şehri gibi birçok payeyi şehrimize yakıştırıyoruz ama, bizi tarih şehri kültür şehri yapan değerlerimizi korumak için pekte istekli davranmıyoruz. Ya vatandaşların çaresizliğinden dem vuruyoruz ya da politik kaygılardan.
Hafızam beni yanıltmıyorsa kültür bakanlığının Harran’da kamulaştırdığı ve restore ederek örnek Harran evi diye turizmin hizmetine sunacağı evlerle ilgili bilgiler gazetelere yansımıştı. Sahi o evlerin akıbeti ne oldu. Bilen veya duyan var mı?. Onların yerinede beton evler dikilmiş olmasın.!!!!
Sanırım diğer kültür işlerinden(aynı kitapları farklı isimlerle basmaktan) Harran’a pek sıra gelmiyor.
Aslında Harranı tümden ortada kaldırıp yeni, modern mimariyle inşa edilmiş yeni bir Harran oluştursak hiçte fena olmaz. En azından alt ve üst yapısıyla daha modern bir ilçe inşa etmiş oluruz. Fotoğraf karelerine yansıyan modern plaza ve park görüntüleriyle Harran’ın imajını da modernleştirmiş oluruz. Hemen yakınına Harran evleri iç kale ve höyüğü imite eden bir “Miniaharran” da yaptık mı, Turist gani…. Gelsin paralar.
Harran’ın harabe olmasında sadece Moğolları suçlamak pek adaletli değil. Hepimiz elbirliğiyle taşıdık bu akıbete Harranı. Harran Sur taşlarıyla devlet dairelerinin yapıldığı dönem çokta uzakta değil.
Kısacası Harran Harranlılara, Harranlıların tarih bilincinin düzeyine bırakılacak bir kültürel miras değildir. Bundan çok çok daha önemlidir.
Üzülmeyelim canım her zaman Haranın köy görüntüsünden şikâyet ediyorduk. Artık o köy değişiyor sit alanlarında beton yapıların yükseldiği Modern bir şehre benzemeye çalışıyor.
Fena mı? Tozun toprağın çamurun olmadığı bir şehrimiz olacak. İsmi bile çok çağdaş
“Modern Harran”