Nejat Karagöz
2 Şubat 2015
Doğrusunu isterseniz haberim olmamıştı.
Bir dostum geçtiğimiz akşam 11 Nisan Stadı ile ilgili bir haberi bana cep telefonundan attı, oradan öğrendim.
Yıkılan 11 Nisan Stadının yerine “Sınırlı Ayni Hak Tesisi Modeli” ile bir proje yapılmış. Projeye göre 7-8 bin metrekarelik kısmı yola terk edilecek, bir kısmına 460 araçlık bir otopark yapılacak, bir kısmına birkaç dükkân yapılacak, bir köşesine 1500 kişilik bir cami yapılacak, geri kalanı ise yeşil alan olarak değerlendirilecekmiş…
Şark kurnazı kasaba politikacılarının en iyi bildikleri şeydir halkların “Yumuşak karnına “ oynamak…
Küçük, basit hinliklerle, bilindik alavere-dalavereler hayata geçirilir, eski numaralar yeni proje diye sunulur. İşin ilginç yanı, her zaman bu numaraları yutan/yutacak bir halk kitlesinin var olması ve bu politikacıların esin kaynağı teşkil etmesidir…
Evrensel hukuk ve ahlak normlarının henüz yerli yerince oturmadığı ülkelerde dini ve mukaddesatı pazarlayarak hareket alanınızı istediğiniz kadar genişletebilirsiniz.
Apartman altlarında sığınak yerine mescit yapılması gibi çok sıradan basitlikler, kanun dolanmalar bize mahsustur. Gezin Urfa’nın Yenişehir, Bahçelievler gibi semtlerini, bizzat gözlemleyebilirsiniz. Bunun sebebi, o binaların inşasında yasaya uygunsuzluklar vardır; hiç şüpheniz olmasın.
Yaklaşık iki sene kadar önce enkazı ve üstüne de para verilerek alelacele yıktırılan 11 Nisan Stadının yerine yapılması düşünülen projeler mahkemelik olunca çıkış yolu bulundu: Cami…
Yani yukarıda değindiğimiz “Kutsalı pazarlama” modeli. Çünkü cami söz konusu olunca doğru ya da yanlış olmasına bakılmaksızın hüsnü kabul göreceği biliniyor. Bu damardan giriliyor.
Son günlerde İstanbul’daki Validebağ korusuna cami yapılmasına itiraz edilmesine de “Din karşıtlığı” yaftası yapıştırılarak aykırı sesler susturuldu ve en başta değindiğimiz ahlak sorunu bir şekilde tezahür etmiş oldu.
Bunun ötesinde zaten 11 Nisan Stat alanının iki seneden fazla harabe halde bırakılması, çevredeki dükkânların yıkıldığı hale enkazının bile kaldırılmamış olması, bu harabenin yarattığı görüntü kirliliği insanlarda “ Bir an önce yapsınlar da ne yaparlarsa yapsınlar!” eğiliminin geliştirilmesi içindi ve sonuç olarak bunun da başarılmış olduğunu görüyoruz.
Evet, kamu hizmetleri yürütülürken yasa ve ahlak gibi iki önemli ve öncelikli kriteri aşındırıldığında yapılanlar artık insanlara hoşgörünse de görünmese de bir anlamı ve önemi kalmıyor.
Varın ne yaparsanız yapın gayri.
(*)Bugünkü din istismarcılarının ata babası sayılan Amr bin As, Sıffin savaşında bozguna uğraması an meselesi olan Muaviye Bin Ebu Süfyan’ın askerlerinin mızraklarına Kuran sayfaları geçirterek, onların Kuran’a karşı kılıç kullanmayacaklarını hesap etmiş ve Ali’nin ordusunu böylece yenmeyi başarmıştır.