Mehmet İmre
3 Nisan 2006
Tarihten günümüze dek topluluklarda üstün gayretlerle çalışmalarını tarihe, insana mal etmiş binlerce başarılı insanların varlığını bilmekteyiz. Bu kişiler hangi dönemde olursa olsun çalışmalarını oluşturduğu esnada bin bir güçlükle karşılaşmışlardır. Ayaklarına çember atanlar, yollarına diken dikenler, acımasızca iftira atanlar, büyük haset etme gibi engeller bu insanları hiç yıldırmadığı için; bu istikrarlarıyla tarihteki yerlerini ve konumlarını alabilmişlerdir. Urfa’mızda da bu günlerde yazan-çizen kesime, ilimize çeşitli kültürel aktiviteleri gösteren sanatçı dostlarıma yine kendi düşünce yapılarından ve hareket noktalarından olan birilerini çekememe, yalan, iftira gibi olumsuz eleştirilerde bulunan bazı yazar diye geçinen ama ısmarlamalarla yola çıkıp, ciddi anlamda bilimden yoksun olan kişilere cevap vermek gerektiğini hissettiğimden bu yazıyı yazmayı uygun gördüm. 23.Mart.2006 Perşembe gününde bir mahalli gazetemizin sözde köşe yazarlarından birinin Urfa’daki yazar, ressam, şair kısacası Urfa’ya hizmet eden her kesimine isimlerini belirtmeden saldırması ve entelektüel hiçlik ve isim önüne unvan koyma sorunsalı(uyduruk) adlı köşe yazısı sahipleri kendilerini şair Nefi zannedip, Nefi’nin akibetinden bey haberdirler. Söz konusu olan bu yazıda “bana göre üç çeşit entektelektüel vardır. Birincisi anadan doğma . ıkincisi sonradan doğma. Üçüncüsü de ne anadan doğma ne de sonradan olma (bu unvanı) totodan bulmadır. Efendim bizim Urfa’daki entelektüellerin yüzde doksan dokuzu bu üçüncü tür entelektüellik kavramına giriyor. “ Bilimde bana göre; yerinin olmadığını, tespit ve deneylerle kanıtlamanın gerektiği bilgisinden yoksun olan bu kişi entelektüel kimliğini kendisine göre tanımlayarak böylece kendisini bir bilgin olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Oysa kökeni Fransa’ya da dayanan entellektüel kelimesi, “Entelijansiya” kelimesinin değiştirilmiş şeklidir.” Söz konusu bu kelime; bir toplumdaki aydın kesim. ılk kez,Çarlık Rusya’sının son yıllarında reformcu aydınlar için kullanıldı. Dar anlamda yazar, bilim adamı gibi kişileri tanımlar. Geniş anlamda tüm sınıf ve katmanlardan gelen entellektüel “aydın” yurttaşları içine alan bir toplumsal katman anlamında kullanılır. Entellektüel kelimesi ise; toplumun her kesiminden gelen ve bilimsel, çağdaş, ileri bir dünya görüşüne sahip olan kimseler anlamına gelmektedir.” Yukarıdaki tanımlardan da yola çıkarak entellektüel’in tanımında ve kimlik belirlemede sözde köşe yazarının belirttiği şekilde bir tanımla karşılaşmamaktayız. Araştırmadan, öğrenmeden bu insanlara saldırıda bulunma ve bunu bir marifet sanan kişiye tavsiyem odur ki; yorumladığın insanları önce bir tanı, konuş, fikir alış-verişinde bulun sonra istediğin şekilde bu kişiler hakkındaki görüşlerini abartmadan, yalansız ve dürüstçe yaz. Yorumunda benim için “arkadaşımız” diyorsun. Oysa ben sizi hiç tanımıyorum. Kızımın sergisi için ise 3-5 yaşında diyorsun, halbuki kızım iki yaşında sergi açmıştır. Bu da sizin yine yanılgıya düştüğünüzü en iyi şekilde göstermektedir. Yaptığım çalışmaların çeşitliliği her nedense sizi rahatsız etmiş. Buradan da ünlü atasözümüz, “ış kişinin aynasıdır” sözü ile cevap vermek isterim. Yaptığım çalışmaların çoğunu da gündeme getirmem. Hep, “Dostlar beni anlatsın” derim. Bir eğitimci olarak insanlara yaklaşımım, topluma olan hizmetimi hiç karşılık beklemeden gecemi gündüzüme katarak ve bunun karşılığında sadece ibadet düşüncesi ile Allah’tan beklerim. Mevki, makam ve kimlikten değil. Her sanatçı yaptığı eserin sosyal çevreden taktir edilmesini ,kabul edilmesini bekler. Ama Ben şöhret delisi değilim bana bu sanatı lütfeden yüce yaratıcımın tanıtımı ve sevdirmesi yönünde kullanırım. Bu da beni mutlu ediyor. Onbeş yıl gibi bir zaman içerisinde Urfa’da resim yapmam, yaptığım resim sergilerinin hepsinde Urfa kültür sanatını ön plana çıkarmam ve sergilerimi il dışına taşımam hatta devletimizin en başında bulunan sayın Cumhurbaşkanımıza kadar birçok kişiden tebrik ve taktir mesajlarını almam sizi bir hemşerim olarak sevindirmesi gerektirirken bilakis rahatsız etmiştir. Sebebini anlamadım. Kızımı küçük yaşta resme yönlendirmem ve ona sergi açmam sizi rahatsız etmiştir. Oysa ünlü ressamlarımızdan Osman Hamdi’nin hayatını ya da Ressam Bedri Baykan’ın hayatını incelemiş olsaydınız, bu ailelerin küçük yaşta bu konudaki büyük hassasiyetlerini öğrenip, Dünyada ilk küçük ressamın Urfa’dan çıkmasıyla da belki övünürdünüz. ıngiltere’de de geçtiğimiz günlerde 3 yaşında bir kız çocuğu sergi açmıştır. Eminim sizin bundan da haberiniz yoktur. Rönesans’ın en ünlü sanatçılarından Leonarda D. Winci’nin hayatını birazcık incelemiş olsaydın görecektin ki, onun hayatında da sanat, edebiyat, astronomi, tıp, geometri gibi bir sürü özelliklerle doludur. Hepsi de özgeçmişine çok iyi sığınmıştır. Urfa’daki yazar-çizerlerinin %99’unun totodan çıkmış entellektüel kimliğe sahip olduğunu savunarak Urfa’da faaliyet gösteren birçok değerli insanımıza hakaret ediyorsunuz. Oysa bu hemşerilerimiz bütün samimiyetleriyle Urfa kültür ve sanatına hizmet ediyorlar. Herkesin sizin gibi olmasını beklerseniz bu beklemenizle çok hava alırsınız. Bir binanın yıkılması kısa bir zamanı alabilir. Ancak inşası ise uzun bir zaman alır. Belki yarın bu insanlarla bir ortamda bulunacaksınız. Sıkılmadan çay içip muhabbet edeceksiniz. Sizler için yazımın birinde unvan peşinde olan isim önüne “eşek yükünü” koymak gibi ifadeler kullanmıştınız. Sizin tabirinizle “ağé” diyeceksiniz. Belki de dar kalıplar içerisinde sizin gibi dar düşünen sözde Urfa’nın entelektüelleriyle yalnız kalıp, “biz hatayı nerde yaptık” diye kara kara düşüneceksiniz. Ama her şeye rağmen bir eğitimci olarak hemşerim olduğundan dolayı size sevgi güllerimi uzatıyorum. ınsanların dışında kalmaktansa insanlarla beraber hareket etmenizi size tavsiye ediyorum. Her bildiğin doğruyu her yerde söyleme hakkına sahip olmadığını size hatırlatmak istiyorum. Yazı yazdığınız gazetenin sahibinin de çok değerli biri olduğunu biliyorum. Bu tür konularda hassasiyet göstermesini de bekliyorum. Bütün bu yazdıklarım eleştiriye kapalı bir insan olduğum anlamına gelmez. Eleştiriler haklıysa başımın tacıdır. Ama eleştirilerde öznelik varsa ve yapılan eleştiriler başkalarının diretmesiyle yapılıyorsa ona eleştiri diyemem. Eleştiri demokratik, yol gösterici , olumsuzlukların yanın da olumlu yanlarında gösterilmesidir. Yeri gelince ben de eleştiririm.Ama eleştirirken emeğe saygı duyar, eleştirdiğim kişiye en iyi şekilde yol göstermeye çalışırım.Taktir okuyucularımın.