Bülent Okutan
20 Mayıs 2009
Santralin önünden geçerken mikrofonik sesli santral memuresi, Kore Büyükelçiliğinden bir yetkiliye ulaşmaya çalışıyordu. Buluşmak için…
Halil İbrahim adına, iyilik hareketi adına.
Yaşımdan ileri düşünerek zor beğenir bir moda girip dudak büktüm. Kore nere, Urfa nere diye iç geçirdim.
Önünden geçtiğim ikinci salon ise adeta bir harekat merkezi gibiydi. Aklıma sıraların üstünde tepindiğimiz, ilkokul yılları geliverdi birden. Hani öğretmen sınıfa girince hepimizin saniye bölü bir hızla yerimize oturup kafamızı önümüzde ki kitaba gömdüğümüz günler yani. Ama ne orası bir sınıftı, ne de içeri öğretmen girmişti. Üstelik ortalık toz duman da değildi. Herkes işine olabildiğince motive olmuş harıl harıl gerçekten çalışıyordu.
En yakın masada oturan personele tılsımı bozmamak için kısık bir ses ve kısa birkaç cümle ile hasbi halimi aktardım;
-Yıldıray beyle görüşecektik. Burada mı acaba?
İşine olabildiğince çabuk dönmek adına kısaca yanıtladı;
-Sanırım yok, ama gelmek üzere, salonda bekleyebilirsiniz.
Bizimki de bir buluşmaydı sonuçta. Ama kumsalda bir kum tanesi oluvermişti o ortamda.
Boş üç beş koltuklu bir salon beklerken, kendimizi daha büyük bir harekat merkezinin içinde buluverdik. Yine çalışanlar, yine çalışanlar. Başı önünde ki işe eğik başka personeller. Sürekli çalan telefonlar, parmakların arasında her hareket anında göz kırpar gibi yanan kırmızı ışıkları ile bilyesi dönen bilgisayar mouse’larının devinimi.
İlişip kalakaldık üstü kırmızı halı kaplı yöresel tahtın ucuna. O yoğunlukta tavşan kanı çayda yanı başımız da ki sehpaya konunca Kutsal bir buluşmayı gerçekleştirmek için orada buluşan insanlara ilk desteği verdik kendimizce, mahçup ama masumane. Şekerini karıştırırken kaşığı bardağın duvarlarına vurup ses çıkarmayarak, onları rahatsız etmeme namına.
Organizasyondan sorumlu Vali Yardımcısı Yıldıray Malgaç’ın salona girişi ile de bozulmadı büyü. Anlattıklarım ayniyle vaki devam etti.
Kimse istifini bozmadı ve Kutsal birliktelik adına orada çalışmak için buluşmuş insanlar başlarını önlerinden kaldırmadan işlerini sürdürdüler.
Motivasyonun mimarı Malgaç ise kibarca izin isteyerek önce kravatını gevşetti, ardından sessizce çalan telefonlarını, bizi, etrafını saranları yanıtlayarak kendini o hızlı girdaba bırakırken ‘Abraham Meetings’ ofisinde su gibi yalınlaşarak buluşmaya dahil oldu.
Çok organizasyon gördüm ve ön çalışma izledim gazetecilik yaşamım boyunca. Ama bu kadar yoğun, motivasyonun bu derece en üst sınırda olduğu bir çabalama görmedim desem yalan olmaz.
Kuşkusuz bunda en büyük pay, olayı sırtlayan genç, enerjik vali yardımcısı Yıldıray Malgaç’ındı.
O zaten adıyla sanıyla, geçmişi ve çekirdek ailesi ile bir buluşma timsaliydi. Çukurova’da yaşama merhaba demiş, soy ismini Ege’de özgürlük hareketi adına yapılmış Malgaç köprüsünde ki ilk özgürlük daha doğrusu iyilik direnişiyle almış, İç Anadolu’da görev yaparken dünyaya gelen kızına bölgenin yaygın ismi olan kutsal anlamlı Şerife’yi koymuş, ardından Doğu’nun en ücra köşesi Posof’ta aileye katılan, eşsiz Osmanlı hükümdarı Beyazıt ile adaş kıldığı oğul Malgaç’la Anadolu buluşmalarını taçlandırmıştı.
Şimdi Urfa’da görev yapıyor ve kendisinin bizatihi tamamladığı Anadolu yolculuğunu, yarım bırakmadan, iyiliği yaymak adına, Halil İbrahim için buradan dünyaya yaymaya çalışıyor. Bir köprü vazifesi görerek.
Bu vesile ile kendisini kutluyor, çalışmaları, döktüğü alın teri için Urfa adına teşekkür edip, kolaylıklar diliyorum.