Mehmet Göncü
23 Nisan 2010
Sevgili okuyucularım, Bu anonim şiir biraz uzundur. Ancak ben, bu dört mısrayı yazımın konu başlığı yaptım.
Gerçekten siz de etrafınızdaki olaylara bir bakın. Tabiattaki canlı cansız tüm nesnel varlıkların eninde sonunda bir gün kuvvet ve kudretlerini kayıp edip mutlaka zevale ereceklerini biliyor ve görüyorsunuzdur.
Geçmişte bu dünyadan ünlü ünsüz kimler geldi, kimler geçti. Bu yer değirmeni kimlerin kemiklerini un edip öğüttü. Kimlerin ve ne ünlülerin köşkleri sarayları şimdi viran haldedir. Bu gün için bu kimselerin sayılarını bilmek ve saymak artık mümkün değildir.
Ben şahsen, memuriyet görevim nedeni ile nice kuvvet ve kudret sahibi öyle kimseler tanıdım ki, gölgeleri öpülüp, öksürükleri zapta geçiyordu.
Aynı şahısların gün oldu, kuvvet ve kudretleri zevale erince etraflarında sadık bir dosttan başka kimse ama hiç kimse kalmadığını da üzüntüyle gördüm.
Üzüldüm ama, hayret etmedim. Çünkü biliyordum ki, tabiattaki canlı ve cansız tüm nesnel varlıklar sonuçta bir gün her boyutta kuvvet ve kudretlerini kaybedip, neticede zevale ereceklerdir. Zira; bu olay doğada her an binlerce defa tekrarlanarak devam eder.
Öte yandan bilinen ve yaşanan bir gerçek vardır ki o da gücün cazibe merkezi olması halidir. Yani küçük güç her zaman büyük gücün çekim alanının dışına çıkamaz. Güneş ve gezegenleri gibi. Ancak insan doğadan soyut bir değer olmamakla beraber düşünen ve düşündüğüne yorum getirebilen uygar bir varlık olma yolunda hızla ilerleyen bir canlıdır.
Bu nedenle; kendisine emanet edilen bu gücün bir gün zevale ereceğinin kaçınılmaz olduğunun farkına vararak, tevazu ile bütün canlı ve cansızlara karşı sevgi ve saygıyla davranmak zorundadır. Bu konuyla ilgili olarak yazımı, Mahatma Gand-hi’nin veciz bir sözüyle ve Urfalı Nabi’nin bir Gazeli ile bitirmek istiyorum.
“Her sabah evden ayrılırken giydiğim terliğin üzerindeki toz zerrelerinden daha yüksekte duruyorum diye üzüntü duyarım. Çünkü; bilirim ki, sonuçta ben de bir toz zerresi olacağım”
Mahatma Gand-hi
GAZEL
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz
Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâde,
Bir hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz
Top-ı âh-ı inkisâre pây’dâr olmaz yine de,
Kişver-i câhın nice sengîn-hisârın görmüşüz
Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz
Bir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır sermâyesi
Biz bu meydânın nice çâpük-süvârın görmüşüz
Bir gün eyler dest-beste pâygâhı câygâh
Bin adet mağrûr-i sadrın itibârın görmüşüz
Kâse-i deryûzeye tebdîl olur câm-ı murâd
Biz bu bezmin Nâbîyâ çok bâde-hârın görmüşüz
URFALI ŞAİR
YUSUF NABİ