
Cüneyt Gökçe
12 Nisan 2007
şanlıurfa, düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıl dönümünü geride bıraktı. Pek çok etkinliğin yapıldığı, bir 11 Nisan gününü daha idrak etmiş olmanın gurur ve heyecanını birlikte yaşadık ve yaşıyoruz.
Dünkü savunma alanı ve karşı mücadele tarzından bugüne bir bakış yapacak olsak, her dönemin kendisine göre kurtarılmayı bekleyen noktalarının olduğunu görürüz. Hatta savunma araç gereçlerinde de farklılıklar göze çarpar.
Dün düşmanın fiili işgalini bertaraf etmek ve topu-tüfeği devreye sokmak asıl iken, bugünkü kurtuluş noktaları ile araçlarının farklı olduğunu müşahede ediyoruz.
Çok şükür bugün; ülkemizin, düşmanın maddi işgali altında olması gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi; araç ve gereçlerimiz de artık silah, top, tüfek değildir.
Bugün öncelik ve özellikle toplumumuz, cehalet ve bilgisizliğin ayakları altında inim inim inlemekte ve bilgisizlik işgalinden kurtarılmayı beklemektedir. Elbette bu işgalin bertaraf edilmesi için kullanılacak yegâne silah eğitimdir. Toplumdaki bireylerin eğitilmesiyle sona erecek olan işgalin neye mal olduğu hepimizin malumudur. ışgalin kanat ve himayesi altında palazlanan kin, nefret, haset, bencillik ve duyarsızlık her tarafı kuşatmakta ve işgalin bilânçosunu kabartmaktadır.
ışgalin toplumumuza sunduğu en büyük hediyelerden bir tanesi de bireyleri “ben” merkezli düşünmeye sevk etmesidir. Toplumun bütün fertlerini kendi yararı doğrultusunda zarardide etmeyi göze alan bu zihniyet; kendi istirahatı için toplumun bütünüyle yok olmasını arzulayabilecek kadar canavarlaşır. Böylece, trafikteki arabalı seyrinden caddedeki yürüyüşüne varıncaya kadar her durumu kendi lehine çevirme gayreti içerisinde olur.
Oysa mükemmel imanı elde etmesi, ‘kendisi için arzuladığı her şeyi kardeşi için de isteme’ ön şartına bağlanmıştır. Böylece toplumda diğer gamlık hâkim olacak; herkes karşısındaki müminin iyiliğine dua edip katkı sağlayacaktır. Mutluluğun egemen olduğu böyle bir ortamda kim olmak istemez ki…
Eğitimin devreye girmesiyle birlikte sokak ve caddelerin çehresi değişecek, insanların birbirine bakışı farklılaşacak, karşılıklı saygı ve hürmet artacak; yeşilin, bitkinin, ormanın korunup kollandığı bir cemiyet teşekkül edecektir.
Cehalet, kin ve garazın yok edilmesi ve yönlerinin değiştirilmesi hususu; selamlaşan, kucaklaşan ve dertleşen bir kardeşlik beşiğinin meydana gelmesini sağlayacaktır.
şu halde, kurtuluş mücadelesi devam etmektedir:
Cehaletten kurtulma mücadelesi, “ben” fikrini “biz” düşüncesine dönüştürme mücadelesi, karşılıklı saygısızlığa son verme mücadelesi… Çevreyi kirden, pastan ve pislikten temizleme mücadelesi, gelecek nesillerin sahip oldukları gezegeni peşin peşin tüketmekten kurtulma mücadelesi… Bireysel, ilkel, basit hesaplı ve kısır döngülere dayalı anlayışlardan kurtulma mücadelesi… Bid’at ve hurafelere dayalı yobazlıkların kökünü kazıma mücadelesi… Tembellikten kurtulma mücadelesi… Fakirliği yenme mücadelesi… Dağınıklığı ortadan kaldırma mücadelesi…
Evet efendim, bu ve benzeri noktaların tamamı, mücadeleyi sürmenin çok önemli gerekçeleridir.
şu halde bu kurtuluş mücadelesinde “yenilme” lüksümüz olamaz. Yenilme bir yana, mücadeleyi gevşetmek dahi vahim sonuçlar doğurabilir.
Bilgisizliğin, fakirliğin ve dağınıklığın tek panzehiri olan eğitim mücadelesinde herkesin yapabileceği “bir şeyler” vardır mutlaka… Bu mücadele sonucunda yaşanabilir bir dünya oluşacak ve ihtiyar gezegenimiz bir kardeşlik beşiği halini alacaktır.
Başarılı olmak dileğiyle…