Reşat Kızılateş
19 Haziran 2008
Bir tarafta açlığın bir tarafta obezitenin önemli bir sorun olduğu Dünya ağır bir bunalım tünelinden geçiyor!
Dünyanın çok büyük bir bölümünde insanlar bir buğday tanesine saldırırken bir başka bölümünde çok yemenin zararları tartışıladursun ve siz her gün ortaya atılan kıyamet senaryolarından bıkmış olun…
Ama bir gerçek var ki o da durumun gerçekten çok ciddi görünüyor olmasıdır kılavuza gerek kalmadan…
Tehlikenin adı küresel kriz!
Ama tehlikenin mimarı küresel kapitalizm!
Bugünkü ekonomik kriz, petrol sorunu, yoksulluk ve çevresel sorunların temelinde kapitalizmin aç gözlülüğü ve egosunu tatmin vardır.
Bile bile neden petrolün tükenmesi istenmektedir acaba! Tıpkı yüzyıl önceki kömürün hor kullanılması gibi bugün de petrol insafsızca tüketilmektedir.
Teknolojisine güvenip yeni enerji kaynaklarını yedekte bekletirken acaba ıslamın yoğun olduğu Ortadoğu ve solun yükselmeye başladığı Güney Amerika gibi bölgelerin en büyük kozu olan petrol rezervlerinin bu bölgelerde kuruması mı istenmektedir!?
Konu o kadar derin ki ilk bakışta farkında olmayabiliriz ama konunun derinliklerine inince küresel sermayenin doyumsuzluğunun dünyayı felakete götürdüğünü görürsünüz.
Parantez içinde belirmeliyim ki asla Amerikan karşıtı değilim. Ama kapitalizmi anlatırken doğal olarak karşımıza ABD çıkacak.
Küresel kapitalizmin kalbi olan borsalardaki spekülatif dalgalanmalar, ticari ve mali dengesizlikler, petrol krizi, özellikle kapitalizmin kalesi olan ve onunla özdeşleşen ABD’deki konut kredilerinin geri dönüşümünde meydana gelen sarsıntı dalga dalga üzerimize gelen tehlikenin ayak sesleridir aynı zamanda…
Kullanılabilir ve yüksek yoğunluklu alanları bitiren küresel kapitalizm içine düştüğü bunalımdan yeni bunalımlar yaratarak çıkmanın yollarını aramaya koyulmuştur.
Çatışma ve yağmalama yaratarak nefes almaya çalışmaktadır.
Tarihte bir çok kez başvurmuş bu yola!
Tarihsel sınırlarına ulaşan ve sıkıştığı yerden kurtulamayan kapitalizm defalarca bu bunalım yoluna başvurmuş her seferinde de dünyada açlık, sefalet, kan, gözyaşı ve çevre tahribatı ile sonuçlanmıştır…
Gözüne kestirdiği yerlerde bizzat askeri güç kullan(dırt)arak, diğer alanları ise IMF ve Dünya Bankası gibi kurumları devreye sokarak eline almak isteyen büyük sermaye hem insana hem de doğaya vahşice ve kuralsızca saldırmakta, ‘sosyal devleti’ tasfiye etme yolunda ilerlemektedir.
Bugün açlıkla kıvranan Somali’nin 1960-70’lerdeki tarihine bir bakın! Tahıl ambarı olan bu ülkenin nasıl kuraklaştırıldığını, tahıl ihracatı yapan ülkenin nasıl bir çuval una muhtaç olduğunu göreceksiniz.
Küresel kapitalizm bir taraftan tekelleşerek küçük ve orta ölçekli işletmeleri yutarken bir taraftan da komşu ülkelerde kendine küçük ortaklar bularak en ücra noktalara kadar inebilmektedir.
Mahalle bakalı marketler zincirine ne kadar direnebilir ki!?
Öyle görünüyorki dünyayı tükettiği gibi kendi zehirinden kendisi de nasibini alacak! Kendi sonunu da hazırlayacak!
Küresel ısınmanın yanında ekonomileri de alarm
vermektedir.
Bunu bizzat kendi aktörleri dile getirmektedir.
Son aylarda Amerikan gazeteleri olayı ‘büyük kriz’ olarak yansıtmaktadır. ABD Merkez Bankası FED çöküntüyü geciktirmek için faiz indirimine gitmekle kalmayıp orta ölçekli işletmeleri ortadan kaldırmak için yetkilerinin arttırılmasını istemektedir.
FED eski başkanlarından Alan Greenspan kapitalizmin başaktörü ABD’nin “durgunluğa girdiğini” itiraf etmektedir.
FED’in mart ortalarında yaptığı bir toplantıda “ABD’de sert bir düşüşün olacağı” şeklindeki açıklaması basına da yansımıştı.
Karlarını arttırmak için sınır ve kural tanımayan büyük sermaye başından beri sınırsız kullandığı doğayı da yaşanmaz bir noktaya getirdi.
Doğal kaynakların getirisi bir rant olarak görüldü. Sürdürülebilir kar ve kapitalist birikimin devamı için doğanın yeniden yapılandırılması yönünde hareket edildi.
Bu nedenle Rio De Jenerio ve Kyoto Sözleşmelerine ABD imza atmadı. “Ben doğayı kirletmeye ve sömürmeye devam edeceğim”dedi açıkça…(Bu arada Türkiye de sanki çok büyük sanayisi varmış gibi Amerika’ya yaranmak için Kyoto’yu bugüne kadar imzalamamıştır.)
Küresel kapitalizm sürdürülebilir kar adına dünyayı o kadar sürdürülemez bir noktaya getirmiş ki konu bir anda farklı alanlara kayabiliyor…
şimdi kirletilen hava ve suyun yeniden kullanılır hale gelmesi için dünyanın masrafı gidecek!
şimdi siz inanıyor musunuz ABD’nin Irak’a özgürlük götürdüğüne…
Kuzey Irak’taki Kürtler konjektörden olumlu sonuçlar çıkarmış olabilir ama Ortadoğu yine aynı!
Saddam aşağıda sakal, ABD yukarda bıyık!
Herkes biliyor ki Amerika’nın amacı ve niyeti başka:
Birincisi bölgesel güç kazanma, ikincisi enerji stoklarını arttırma, üçüncüsü ve en önemlisi sıkışan kapitalizme yeni bir bunalım ortamı yaratmak! Petrolun denetimini eline alarak daha çabuk tükenmesini sağlamaktır…
Bunalımdan çıkmak için yeni bir bunalımdan medet ummak!
Bu tutar mı bilinmez! Ama tutmayacağı yönünde işaretlar çok fazla. Kapitalizm kendi içinde çatlak verdi, su almaya başladı.
Rusya eski gücüne doğru ilerliyor. Latin Amerika’daki sol dalga dalga yayılıyor. Chavez’in dostları çoğalıyor, Nepal’de Maocular zaferle seçimi kazanıyor, Ortadoğu’da ıslami cephe gittikçe güçleniyor…
Kısır döngü aynen devam ediyor!
Bu döngünün sona ermesi için küresel sermayenin derhal gerçeklerle yüz yüze gelmesi gerekiyor.
ınsanı ve doğayı bir rant aracı olarak görmekten vazgeçmeli. Uğrunda yıllarca bedel ödenen insan hakları ve evrensel insani değerlere önem vermelidir.
Aşırı tüketim dayatılmamalı, petrol rezervleri kontrollü kullanılmalı yedekte bekletilen alternatif enerji kaynakları insanlığın yararına sunulmalıdır.
Kyoto Sözleşmesi imzalanmalı en azından buradaki kurallara uyulmalı, Greenpeace dikkate alınmalıdır.
Geç kalındı ama yine de bunlar yapılırsa belki bir parça ekonomik krizin ve küresel ısınmanın önüne geçilebilir.
Bu politikalara devam edilmesi durumunda herkes doğacak olan torununa kocaman bir özür mektubu yazsın şimdiden.