İbrahim Halil Okuyan
29 Aralık 2006
Kurban; Allah yolunda kesilen ve Cenâb-ı Hakka yaklaşma vesilesi sayılan koyun, keçi, sığır, deve gibi kasaplık hayvanların etinden yararlanmak için ve sosyal yardımlaşma maksadıyla kesilmesi.
ıslâmiyette kutsal sayılan iki bayramdan birisi Ramazan, diğeri de Kurban Bayramıdır. Ki bu Bayram Arabi-Kameri Zilhicce ay’ının 10.11.12. ve 13. günleri olmak üzere dört gün olarak kutlanır ve müslümanların üzerine vâcib (yapılması gerekli) olan kurbanlar kesilir. Kurbanın Hazreti ıbrahim aleyhisselâm zamanında başlayan mukaddes serüveni doğuşu ve şartları din kitaplarımızda yazılmakta, hocalarımız tarafından genişçe anlatılmaktadır. Biz bugünkü yazımızda hayvanın kesilmesi ile ilgili bazı hususlara değineceğiz.
ınancımıza göre insanın ihtiyacı için tüketilecek olan hayvanlara kesiminden önce ihtimam gösterilmeli, daha önceden tokluğu sağlanmış olan hayvanın istirahati düşünülmeli ve kesimden biraz önce su içmesi de temin edilmelidir.
Kurbanlar Kıble’ye karşı yatırılarak “Bismillahi Allahu Ekber!” denilerek kesilir. Kurbanın öncelikli sahibi tarafından kesilmesi tercihlidir. Elinden gelmezse, kesimi hayvana bir azap teşkil edecekse işi ehline verir ama kendisi de kurban’ın başında bulunur. Dua ve tekbir ile iştirak eder.
Kesimin eziyetsiz olması için bıçağın daha önceden keskinlenmiş şekilde hazır olması lâzımdır. Hayvanı yere yatırdıktan sonra bıçak keskinlemek yanlış bir harakettir.
Abdullah ıbni Abbas (r.a.) bu durumla ilgili bir olayı şöyle anlatıyor: “Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bir koyunu kesecek adamın yanından geçiyordu. Adam hayvanı yere yatırmış, ayağı ile kafasına basmış, hayvancağız melûl melûl Ona bakarken kasap habire bıçağını bileyip duruyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) bu zalimane duruşu kabul edememiş, Kasab’a çıkışarak; “Bıçağını daha önce bilesen olmaz mıydı?” Hayvancağızı iki defa öldürmek mi istiyorsun?..” demiştir.
Bu kadar hassas bir konuda böylesine duygusuz haraket etmek doğrusu yadırganacak katı bir yürek fotografı ortaya çıkarıyor. Yapılacak iş daha önceden hazırlanmış keskin bir bıçakla başın iki yanındaki şah damarı, yem ve su borusu ile nefes borusunu (toplam üç ana boru) bir çırpıda keserek hayvanı eziyetten kurtarmak olmalıdır. Hayvanın kanı akıp tamamen can verdikten sonra derisi yüzülür. Can çekişme halinde iken bu işlem yapılmaz. Beklenmesi gerekir.
Dinimizin emri ile üzerimize vacib olan Kurban’ın sayılamıyacak derecede faziletleri vardır. Yılda bir defa et yiyemiyecek derecede fakir olanlar bu bayramda bolca ete doyarlar. Genel olark üç bölüme ayrılan kurban etinin bir bölümü sahibi olan aileye kalır. ıkinci bölümü fakir-fukaraya dağıtılır. Üçüncü bölüm de komşu, dost ve akrabaların hakkı olur.
Kurban, ülke için de bir zenginliktir. ınsanlardan başka et yiyen hayvanat bu bayramdan bol bol nasiplenir. Tuzlanıp muhafaza edilen deri ve bağırsaklar elden ele geçerek sanayie kadar ulaşır ve yine insanlar için değerlendilir. Kimisi çeşitli yardımlarda kullanılırken, kimisi de ticari emtia haline gelir.
Birkaç yıldanberi Hac’da kesilen kurbanlar da en iyi şekilde değerlendiriliyor. Kurban edilen onbinlerce hayvan Mekke’deki geniş kapasiteli Kombinalarda muhafaza edilerek, bir program dahilinde Afrika ve Asya’nın muhtaç ülkelerine gönderilmekte, insanlığın istifadesine sunulmaktadır.
Varsın Avrupa’nın insanlıktan nasipsiz uygar(!) Hıristiyan ülkeleri ıslâmın bu mübarek Bayramına ve kurban kesimine vahşet, barbarlık desinler. Dini inancımızla alay etsinler. Sanki kendileri hiç et yemiyorlarmış gibi davransınlar. Keşke akılları bu cihanşümûl yardım şekline biraz yetseydi. Keşke onlar da ısâm’ın şefkat ve merhametinden birazcık nasiplenebilselerdi. Dünya ne kadar daha güzel olurdu.
Aziz Okuyucularımızın, Ülkemizin ve ıslâm aleminin mübarek Kurban Bayramını kutluyor, bolluk ihsanlara refah ve saadetlere vesile olmasını diliyoruz. Rabbim cümlemize dünyada bir vacibi yerine getirmek, ahirette sevab kazanmak için, bir hayvanı kesip etini dağıtmayı nasip eylesin.