İbrahim Halil Okuyan
28 Aralık 2006
Milâdî 2007 yılına girerken özellikle gençlerimizin bazı bilgi ve kavramları öğrenmelerinde yarar görüyoruz. Çünkü, bu bilgi ve kavramlar yalnız gençliklerinde değil ömür boyunca zaman zaman karşılaşabilecek ve bilinmemesi halinde bazı yanılgılar ortaya çıkabilecektir. Hazır yeni bir yıla ve kurban bayramına erişmişken bunları kısaca bir gözden geçirelim. Osmanlı Devletinde uzun yıllar ve Cumhuriyetimizin başlanğıç yıllarından itibaren 4 yıl Resmi işlerden Rumi takvim” diğer işlerde ve dini anlamda hep “Hicri takvim” kullanılıyordu. Dünyadaki birçok devletin kabul ettiği takvim ise “Milâdî” idi. 26 Aralık 1936 tarihine gelindiğinde yeni bir Kanun çıkarılarak dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde kullanılan “Milâdi Takvim” bizim de takvimimiz oldu. 1927 yılı başlangıcından itibaren kullanılmağa başlandı. Hazreti ısa Peygamberin (a.s.) doğumunu başlangıç kabul eden takvim olup bugün 2007 yılında bulunmaktayız. Bu takvime göre 12 ay; Ocak, şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık isimleriyle sıralanmaktadır. Sene 365 gün olarak kabul edilmiş, 4 yılda bir (28 gün olan şubat ay’ı) 29 gün olmakta buna da “artık yıl” denilmektedir. Hicrî Takvim: Peygamberimizin (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicretini (M.S. 622) başlangıç olarak kabul eden dini takvimimizdir. Kameri olan 12 Ay; Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, şaban, Ramazan, şevval, Zilkade, Zilhicce adlarıyla sıralanmıştır. Yılın başı 1 Muharrem bu sene 1428 olarak Milâdî Takvimde 20 Ocak 2007 tarihine rastlamaktadır. Rûmî Takvim ise; 1678 yılından sonra Osmanlı Devletinde Maliye ve diğer resmi işlerde kullanılmış, Cumhuriyetin ilk dört yılından da itibar edilmiş ve 1927 başlangıcından itibaren Milâdi takvime geçilmiştir. Milâdi takvime göre 13 gün geriden hesaplanan bir güneş takvimidir. Ayları sıra ile; Kânunusani, şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrinievvel, Teşrinisani, Kânunuevvel’dir. Bu Takvime göre Yılbaşı; (1422) 14 Ocak 2007 tarihine rastlamaktadır. Görülüyor ki; 2-3 Takvim kullanılınca günleri, ayların iyice takip etmek, bazı tarihleri toplayıp çıkarmak gerekiyor. Dinî günlerimizi halihazırda kullandığımız Milâdi takvimle bağdaştırarak artık yılbaşından itibaren evlerimize girmiş olan takvimlerimizi güle güle, iyi günlerde kullanalım. Tabii takvimlerle ilgili bilgiler yazdıklarımızla bitmiyor. Günleri, tarihleri biribirine dönüştürmenin ince hesapları var. Bazılarını hiç ihmal etmemek gerekir. Maalesef buna kendini araştırmacı-yazar olarak lanse eden bazı kimseler bile riayet etmiyorlar. Geçmişte “Urfa Kurtuluşu” ile ilgili bir kitap da yazmış olan birisi getirip bütün tarihlere 13 gün ilâve etmiş, “Urfa’nın gerçek kurtuluş tarihi 11 Nisan değil, 24 Nisan’dır” diye bir de ahkâm kesmişti. Bu mantığa göre tabii bütün tarihler değişiyor, bir kavram kargaşası ortaya çıkıyordu.. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi ile birlikte bütün dünya tarihine(!) bir araştırma olacaktı… Neyse ki, o meşhur yazar fazla eser vermeyip Milleti kendisi ile uğraşmaktan kurtardı. Evlerimizin, işyerlerimizin bir süsü ve kültür bloku olarak yerini alan takvimlerin cazip görünüşleri ve muhtevası ile çok güzelleri var. Ajandalar, masa ve cep takvimleri kişinin adeta bir vazgeçilmez yardımcısı olmuş. Üzerine ve içine yazılan notlar icabında yıllar sonra, unutulmuş bir olayın hatırlanmasına, gereğinde vesika olmasına yarıyor. Nüfus Cüzdanıma rastgele yazılmış bir yıl’ın doğrusunu bir komşumuzun bir komşu çocuğu için yazdığı tarihten çıkarmak mümkün oldu. Rahmetli annemin “Karlı bir Ramazan günü doğmuştun” deyişi komşudan gelen diğer verilerle 15 Ocak 1938 e isabet etti. Rabbim cümlemize hayırlı ömürler, helâl rızıklar, sağlıklı günler ihsan buyursun.