İbrahim Halil Okuyan
7 Ocak 2011
14.Ekim.2009 da Hizmet Gazetesinde yayınlanan yazımı konunun güncel olması nedeniyle yeniden yayınlıyorum.
Yayım tarihi dikkate alınarak okunmalıdır.
İşte o yazı:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan;
BM Genel Kurul’u için gittiği ABD’de,
Princeton Üniversitesi’nde yaptığı açıklamalarda, “Demokratik Açılım”la ilgili olarak,
“Biz sorun alanlarını çözmek istiyoruz.
Ya da Azami çözümle bu sorun alanlarını asgariye indirmek istiyoruz”
Ve “Kararlılıkla attığımız adımı başarıyla sonuçlandırmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Princeton Üniversitesi’nde konferans veren Erdoğan,
Kürt sorununa yönelik sorular üzerine,
“Demokratik Açılım”ın sadece Kürt sorununa indirgenmemesi gerektiğini,
Bunun içinde terör,
Azınlık gibi konuların da olduğunu belirtti.
“Tüm sorunlara eşit mesafedeyiz” diyen Erdoğan,
“Kürt meselesi de bunlardan biri.
Tüm sorunların üzerine kararlıkla gideceğiz” şeklinde konuştu.
Bu tür toplantılarda verilmesi istenen mesajlar için fırsattır ve zaten toplantının amacı da budur.
Bir gazeteci kararlaştırılan o soruyu sorar ve konuşmacı ona cevap diye açıklamak istediklerini söyler.
Başbakanın yukarıdaki açıklamasında bahse konu sorunlarımızın çözülmesini hiç şüphe yok ki herkes ister.
Aynı zamanda çözüm diye ortaya konanlar bize asgari yeni sorunlar çıkarmalı ve gemimizi istemediğimiz limanlara götürmemelidir.
Başka ülkelerin benzer konuları ve çözüm yolları bize tam olarak uyarlanamaz ancak çözüm noktasında yardımcı olabilir.
Ayrıca feodal düzende;
Aşiretler ve şeyhler etkisinde yaşayan insanların bireysel hak ve özgürlüklerden ne anladığını da iyice irdelemek ve halkın gerçek isteklerini anlamak lazım.
Son yapılan kamuyu anketlerinde durumun lanse edilenden farklı olduğu belgelenmektedir.
Ancak; Başbakan,
“Açılımın hepsi bir anda olmaz.
Hazmede hazmede, hazmettire hazmettire ilerlememiz gerekiyor” ifadelerini de kullandı.
Sorun bu ifadede.
Bu yöntemi,
Bilinen bir deneyi incelemekle daha iyi anlayabiliriz.
Kaynayan su ve kurbağa deneyi
Değişimin, değişimi yaşayanlar tarafından nasıl hissedilemediğini anlatan bir deneydir.
Bir kurbağa önce sıcak suya atılır,
Yaşadığı şok değişimin etkisiyle zıplayarak kendini hafif yanıklarla atıldığı kaptan çıkar.
Bu denemeden kazasız geçen kurbağa rahat edeceği oda sıcaklığındaki bir su kapına konur.
Ve su yavaş yavaş ısıtılır.
Kurbağa farkında olmadan kendi vücut ısısını da arttırır,
Ve suyun artan sıcaklığını fark etmez hale gelir.
Kurbağa kaplıcadaki yaşlı teyzeler gibi gevşemeye,
Rehavete ve fiziksel atalete sürüklenir…
Suyun sıcaklığı; kurbağanın vücut ısını artırarak dengeleyemeyeceği yani yakıcı seviyeye geldiğinde,
Kurbağa zıplayıp kaptan dışarı çıkmaya çalışır.
Ancak artık çok geçtir.
Bacak refleksleri çalışmayan kurbağanın ölümü veya bir mucizeyi bekletmekten başka çaresi yoktur…
Demek ki neymiş kilo aldığınızı,
Boyunuzun uzadığını,
Çocuğunuzun büyüdüğünü,
Sacınızın uzadığını,
Toplumun yozlaştığını,
İnsanların duyarsızlaştığını,
Her gecen gün fakirleştiğinizi,
İlişkinizin sona yöneldiğini fark etmemeniz işte bu yüzdenmiş.
Bu olay sosyal bilimlerde şöyle kullanılır
Az miktarda hissedilen bir olay kademeli olarak gittikçe artarsa,
İnsanlar buna sonunda alışa alışa görmezden gelmeye ya da fark etmemeye,
Normal oymuş gibi algılamaya başlarlar.
Örneğin,
Akaryakıt zamları böyle yapılıyor azar azar alıştıra alıştıra.
Acılım denince ne algılanıyor?
Sokaktaki adamın deyişiyle Kürt Açılımı, resmi kayıtlardaki adıyla “Demokratik Açılım” denilen çalışmaların mahiyetini kimse tam olarak bilmiyor.
Gerek siyaset dünyasında, gerekse bilim dünyasında,
Bu açılımın içi boş bir söylemden ibaret olduğunu,
Tabiri caizse hükümetin ortaya bir yem attığını,
Yeme gelecek balıklara ve elbette alıklara göre bir yöntem belirleyeceğini savunanlar var.
Bu görüş sahiplerine göre;
Hükümetin çalışması,
Toplumdan gelen tepkiye göre şekillenecektir.
Bu iyi niyetli bir yaklaşımdır.
Aslına bakarsanız,
Hükümet ya ne yapacağını tam olarak bilmiyor,
Ya da yapmak istediği şeyleri açıklamak için müsait ortamın oluşmasını bekliyor.
Bana göre;
Başbakanın elinde bir proje var ama bunu tam olarak açıklamaya cesaret edemiyor.
Bu konuda haklıdır da.
Yoksa hazmettire hazmettire yapacağız lafını etmezdi.
Acılımın bu gizemi daha şimdiden Türkiye’de bir karşı saflaşma yaratıyor ve bu mevcut siyaset tabanına oturmuyor.
Türkiye’de son 30 yılda,
Güneydoğuda askerlik yapanları,
Askerlik yapacakları ve ailelerini düşünürsek doğu ve güneydoğu terör olaylarından etkilenen büyük bir topluluk var.
Bu insanlar çocuklarının askerliği boyunca tedirgin oldular ve oralarda olanlar hakkında en azından asker çocukları nedeniyle bir fikirleri var ve bunlar yeni bir siyasi parti içinde toplanarak tepkilerini ortaya koyabilirler.
Bu aşamada;
Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu önderliğinde kurulan ve ikinci bir milli uyanış şarttır diyen“Hak ve Eşitlik Partisi “ nin öne çıkabileceğini düşünmekteyim.
Çünkü Hak ve Eşitlik Partisinin yapmak istedikleri
1) Hak ve Eşitlik Partisi dağları eşkıyadan 365 günde temizleyip, bölgeyi hızlı ekonomik düzenlemelerle normalleştirip, huzura kavuşturacak.
2) Avrupa Birliği ile ilişkileri donduracak.
3) Madenlere verilen ruhsat ve lisansları yeniden gözden geçirecek,
4) 1996 yılında imzalanan “Gümrük Birliği”ni incelemeye alacak.
5) Özelleşme adı altında elimizden çıkan stratejik kurumlar bir plan dâhilinde geri alınacak.
6) İstanbul’da Vatikan benzeri bir Ortodoks devletinin kurulmasına müsaade edilmeyecek.
7) Terör örgütü lider ve kurucu kadroları için idam geri getirilecek.
Olup bu söylemiyle de hayli taraftar bulacağı acıktır.
Acılım konusu tartışmaları zaman içinde bu harekete ivme kazandıracaktır.
MHP acılımı emperyalist ülkelerin küresel saldırısı olarak görüyor.
Zehirin üzerine bal koyulması onun öldürücülüğünü ortadan kaldırmaz çünkü altında zehir var diyorlar.
MHP; ABD ve AB’nin bölünmüş bir Türkiye’yi amaçları için daha uygun olacağını düşünmektedir.
Emperyalist ülkeler artık amaçları için ülkelerde toplumu ayrıştırarak kendi içinde çatıştırarak ucuza ve dikkat çekmeden amaçlarına ulaşmak yolunu seçiyorlar diyorlar.
Sonuçta MHP’nin acılım konusunda daha önceki tarihsel olayları da dikkate alarak tavır koyuyor ve bu tavrın geniş biçimde halk tarafından destek göreceği acıktır.
Devam edecek.
Saygılarımla.
İbrahim Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
14.Ekim.2009 Şanlıurfa
Yeni not
Yazımızın ilk bölümü böyle bitiyor.
Geçen 1,5 yılda köprülerin altından çok su geçti ama sanırım Açılım konusunda aynı noktadayız.
6.Ocak.2011 Şanlıurfa