İbrahim Halil Okuyan
4 Ekim 2006
Devlet ve Vakıflar eliyle dünden bugüne intikal eden ve yarınlara kalacak olan eserler birer kültürel mirastır. Bunlar o Ülkenin en önemli varlıkları ve aynı zamanda “Tapu senetleri” dir. Bunların üzerinde hassasiyetle durmak, korunmalarını sağlamak hepimizin görevidir. Ülkenin her köşesinde bulunan bu eserlerin yerel idarelerce ön plâna çıkarılıp “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu”nun o bölgede bulunan veya en yakın birimde yer alan Kurulun himayesine tevdi edilerek sahiplenilmesi en olumlu bir yol olarak görülmektedir. Niyet iyi olsa da işin ehli olmayan kişi ve kurumlarca kuruma adı altında bazı gayretlerin gösterilmesi her zaman iyi sonuçlar vermiyor. Bu konuda akla gelen bazı önerilerimizi aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz: 1) Mevcut kültürel varlıkların büyük bölümünün tescil işlemleri yapılmamıştır. Kültürel varlıkların tamamının tescil edilmesi onların korunması açısından elzemdir. Kültür Bakanlığı ve bu Bakanlığa bağlı birimler bu konuyu acilen ele almalı, gereken işler yapılmalıdır. Türkiye çapında büyük ölçüde mevcut bulunan kültürel varlıkların tescili eleman ve finansal açıdan sorun teşkil edebilir. Bu durumda bir defaya mahsus olmak üzere mahalli yönetimlere yetki verilmeli, Valiliklerce iş düzene koyuluncaya kadar bir çalışma yapılmalıdır. Eserlerin fazla bulunduğu yerlerde bu yetkinin süresi uzatılabilir. 2) Hızlı ve düzensiz kentleşmenin kültürel varlıklara etkisi ve yarattığı sorunlar, fazlasıyla mevcuttur ve şanlıurfa gibi göç alan bir şehirde bunun etkisi büyük ölçüde görülmüştür. Kente ait kültürel varlıklar ve sit alanları gecekonduların altında kalmış, tabir caizse tam dirilecekleri sırada öldürülmüşlerdir. Nekropollerde görülen mozaiklerin heder edilmesi bunlara tipik bir örnektir. Tarihin bu nadide eserleri bir daha istifade edilemiyecek hale gelmektedir. 3) Büyük yatırım projelerinin kültürel ve doğal mirasa etkisi ve yarattığı sorunlar. GAP Bölgesindeki yatırımlar her ne kadar Bölgemize ekonomik ve sosyal imkânlar sağlamışsa da kültürel ve doğal mirasa bazı menfi etkileri görülmüştür. Kaybın asgariye indirilmesi için gerçekleştirilecek projelere başlama safhasına girmeden çok önce, kayb’edilmesi muhtemel tarihi eserler gün yüzüne çıkarılarak kurtarılmalı, zaruret olmadıkça doğal mirasa dokunulmamalı, mutlak gerekiyorsa bu kayıpları telâfi edecek doğal güzelliklere yer verilecek projeler yapılmalı. O projeye halk büyük oranda karşı çıkıyorsa yapımından vazgeçilmeli yahut halk’ın ikna edilmesi sağlanmalı. Halk’a rağmen yapılan işlerin uzun ömürlü olamıyacağı unutulmamalı. Tartışmalı durumlarda referandum’a gidilmeli. 4) Kentin kültür envanterinin tamamlanmamış olmasının yarattığı sorunlar. Kültürle ilgili bir çalışmaya hazırlanıyorsak elimizde bir envanterin bulunması her bakımdan yararlıdır. Bunun olmaması yahut noksan olması pusulasız bir gemide seyahat ediyoruz gibi olur. Yapılacak işlerde bir boşluk doğar. 5) Kültürel etkinliklerin yaygınlaştırılamamasının nedenleri ve sorunlar. Kültürel etkinliklerin yaygınlaştırılması için o etkinliğin halk’a mal’edilmiş olması ve halkın da gelenek, görenek ve eğitsel kültürü ile onu desteklemesi lâzımdır. Bölgemizde okur-yazar oranı düşük ve bilhassa kadınlar eğitimden önemli ölçüde mahrumken kültürel etkinlikler yaygınlaştırılamaz. ılkönce, birkaç yılımızı alsa da bu noksanımızı telâfi etmemiz gereklidir. 6) Sosyo-ekonomik değişme ve halk kültürü etkileşmesinin yarattığı sorunlar. GAP Projelerinin hayata geçirilmesi ile sosyo-ekonomik değişimler meydana gelmekte ise de halk’ın etkileşimi aynı düzeyde olmadığı için bir çarpıklık husule gelmektedir. Örneğin; arazisi sulanan ile sulanamayan köylü ayrı etkileşim içindedir. GAP’ın yan kuruluşlarından yararlanan, eğitim alan kişilerle bundan istifade edemiyenler yine ayrı etkileşim alanındadırlar. Yahut sosyo-ekonomik alanda varlıklı hale gelmiş olan insanların topluma tepkisi kültürel düzeylerinin farklılığı dolayısıyla aynı olmamaktadır. Bu etkileşimin normal bir değişimle tamamlanması için eğitime okul, seminer ve kurslarla önem verilmeli bir birlik düzeni sağlanmağa çalışılmalıdır. 7) Kültür ve kültürel mirasa ilişkin toplumsal bilinç yetersizliği ve duyarsızlığın yarattığı sorunlar. Kültür ve kültürel mirasın korunması için küçük yaştan başlatılan bir eğitim verilmeli ve bu değerler üstün kılınmalıdır. Ekonomik sıkıntılar içinde bırakılan ailelerden manevi değerlere ilişkin bilinç beklemek boşunadır. Zira kişinin bilinçaltında sürekli bir ekmek peşinde koşma yorgunluğu vardır. Önce bu sıkıntı giderilmeli, sonra verilen eğitimlerle gereken hassasiyet sağlanmalıdır. 8) şanlıurfa kimliğini oluşturmaya ilişkin görüşler. şanlıurfa bilinen tarihi ile onbirbinbeşyüz yıllık bir şehir. Yapılan her türlü modernleşme çalışmaları bu tarihi gölgeme yerine tarihsel kimliğini ön plâna çıkarma mahiyetinde olmalı. Bugüne kadar gerek Devlet ve gerekse şahıslar eliyle yapılan yanlışlıklar tekerrür etmeden kentin kimliğine katkıda bulunacak çalışmalara hız verilmelidir. Tarihi eserler meydana çıkarılmalı, çevre düzenlemeleri yapılmalı, cadde ve sokaklara şehrin kimliğini çağrıştıracak isimler verilmeli, alt ve üst yapı çalışmaları bir tahribata meydan verilmeden gerçekleştirilmelidir. 9) Sit ve koruma alanlarındaki denetim yetersizliği.. Bir başıboşluğu sebep olmakta, burada iskân alanları oluşmakta, ileri ki yıllar da bir denetimin başlaması veya işgal edilen alanlara bir düzen verilmesi halinde milyarlarca Lira istimlâk bedeli ödenmesi gerekmektedir. şanlıurfa Kalesi çevresindeki koruma alanlarına sonradan ödenen istimlak bedelleri bunun çarpıcı bir örneğidir. Bahis konusu milli servetle bu bab da çok işler yapılabilirdi. Ancak geçmişte vukubulan bir Belediye ihmali günümüzde bu durumun doğmasına sebep olmuştur. Buna rağmen olan ardan yine de yeterince ders alınmıyor. 10) Kültürel hizmet veren kurumların mekân sıkıntısı ve teknik donanım ve kapasitelerinin eksikliği. Kültürel hizmet veren kurumlar uygun kültürel zeminlerin restorasyonu sonucu buralara iskân edilseler mekân sıkıntısı olmadığı gibi oraların korunması da sağlanır. Buradan tasarruf edilecek paralarla kurumların teknik donanımlarla kurumların teknik donanımları mükemmelleştirileceği gibi kapasite noksanlıkları da giderilerek beklenen hizmet elde edilebilir. TBMM evinin bu amaçla kullanılması güzel bir örnektir. 11) Yapılan kazı çalışmalarına ilişkin kaynak ve personel yetersizliği.. Bu yüzden tarihi mekânlardaki kazılarımız daha ziyade ecnebi akademisyenlere yaptırılmakta, arkeolojik kazıda bulunan eserlerle ilgili bir takım haklar onların olmaktadır. ışin onuru da ayrıca ecnebiler taşımaktadır. Halbuki Devletimiz bu tür araştırmalar için bir kaynak ayırsa, bulunan eserlerle ilgili yayınlar yapıp bunları değerlendirse daha isabetli olur. GAP Bölgesindeki arkeolojik kazıların maddi potansiyelini düşünsek ana projenin yanında ifade edilecek bir değer bile olmaz. Ama nedense kaynağı ve personeli yabancılardan seçmeği tercih ediyoruz. Yerin altı da üstü gibi bizimdir. Bizim değerlerimizle yeryüzüne çıkmalı. Yayını ve korunmasıyla bizim müzelerimize intikal etmelidir. Bu konuda yetişmiş elemanlarımız da mevcuttur. Bu takdirde kazancımız her bakımdan daha büyük olur.