Necla Cevheri Saatçi
7 Nisan 2008
ınsanın yaşaması için havaya, suya ve besine ihtiyacı vardır.
Nefes alıp vermenin ne denli müthiş bir olay olduğunu bir düşünün. Çevrenizde nefes darlığı çeken kişiler mevcut ise soluk alıp-vermenin ne denli kıymetli olduğunu bilirsiniz. Vücudumuzun temel solunum organı ciğerlerimizdir. Oksijen ona giderek oradan tüm vücudumuza yayılır.
Emektar gezegenimizi dünyanında ciğerleri ormanlar olarak kabul edilir.
Küçücük tohum taneleri toprağa düştüğü andan itibaren yaşam savaşı vermeye başlar. Kendini güçlendirip başını topraktan çıkarır. Yavaş yavaş ve cılız bir fidana dönüşür. Topraktan, yağan yağmurdan ve o güzelim güneş ışıklarından en yüksek mertebede istifade ederek ağaç olur.
Artık minnacık olan tohumun bir düş kalmıştır. Çevresinde kendisine arkadaşlık edecek başka başka ağaçlar. Hepsi elele vererek bir ormanı meydanı getirirler. Bundan sonra kuşların yuvaları, diğer hayvanların yurdu, toprağın doğal örtüsü ve koruyucusu, insanların huzur bulup, eğlendikleri, çocukların dallarında salıncak kurduğu güzel bir ormanın güzel bir ağacı olmuştur.
Ormanın rengi yeşildir. Yeşil denge ve uyumdur. Ormana ayak attığınız anda içinize bir huzur verir. Orada kendinizi dinlenmiş hissedersiniz.
Tertemiz havasında alınan nefesler ile ciğerlerimiz adeta bayram eder. Bu bayram coşkusuyla oksijen, hücrelerinizi dolaşır daha çok enerji yakar bunun sonucunda daha bir iştah ve zevkle yemekler yenir.
Huzur, kalpte meydana gelen duygudur. Huzurlu insan dengeli ve uyumlu davranışlarda bulunur. Demek oluyor ki ormanlar sadece insanoğlunun ciğerlerine değilde kalbine de etki etmekte.
Ormanda otururken kalbinizdeki duygular yüksek seviyelere çıkar. Bedeniniz ve ruhunuz hem yatışır, hem de dinlenirsiniz. Ormanda kafanızı kaldırıp ağaçların arasından gökyüzüne baktığınızda güneşin sarı ışıklarını görüverirsiniz.
Toprağa basmanın güvenliğiyle, ağaçların içinize doldurduğu enerji ve huzurla güneşin, verdiği pozitifliği bir düşünün.
Ormanlar hayvanlar içinde doğal bir barınaktır. Tüm hayvanlar ormanda özgürce yaşarlar ve yaşamsal her türlü ihtiyaçlarını giderebilirler.
Tüm yiyecek, birçok giyeceğimizi karşılayan toprağımıza sahip çıkmalıyız. Ağaçlar, erozyon ile meydana gelebilecek toprak kaybına engel olur. Toprağın bereket örtüsünün hep kendisinde kalması için birer bekçileridir.
ınsanların gelir kaynağında ormanlar, bilinçli faydalanırsa uzun yıllar kalıcı gelir kapıları ve iş alanları açar. Bulunduğu bölgeyi kalkındırır.
Ormanlarda bulunan ağaçlar kendilerinden ve çevresinden buharlaşarak gökyüzüne yükselen suyun tekrar tekrar rahmet olarak yeryüzüne inmesine vesile olur.
Bize bu kadar avantajlar sağlayan ormanlarımızı dikkatsizliğimize aç gözlülüğümüze ve doyumsuzluğumuza kurban etmemeliyiz.
Unutulan bir ateş, sönmemiş olarak atılan bir izmarit ciğerlerimizin alevler içinde yanıp kül olmasını sebep olmakta bu yangınla sonunda yemyeşil huzur veren güzelim ormanlardan gri küller kalmakta.
Yakacak veya mobilya işletmelerinde hammadde olarak kullanılmak üzere gencecik ağaçlara kıyar, gövdesine baltayı indiriveririz. Oysaki genç yaşta hayata veda eden insanlar için ne kadar üzülürüz.
Üzülmemiz için o kişiyi tanımamız veya tanımamız önemli değildir. Gençliğine doyamadı, daha yapacak birçok işi vardı deriz o kişinin arkasından. Ağaçlarda birer canlı varlıklardır. Geçlerine kıyarak kocaman bir orman ailesinin hepsini üzmüş oluruz. Yerleşim bölgesi oluşturabilmek için genç yaşlı demeden hepsini toptan keseriz. Tıpkı 2. dünya savaşın Japonya’ya atılan atom bombası gibi yok ederiz tüm ormanı.
Ağaçların birer canlı varlık ormanında kocaman bir aile olduğunu kabul etmeli etmeliyiz. Bu gerçeği iyice anlarsak ondan faydalanırken zarar vermemeyi de öğreniriz. Nasıl ki devlet vatandaşlarında memur işçi olarak faydalanmak ta ve karşılığında onların ihtiyaçlarını gidermekte ve korumaktadır.
Ormanları bol, çocuklarının ve gençlerinin sağlıklı ve bilinçli bir toplum olmamız dileğiyle,
Haftanın sözü: Cevizi kırıp özüne inmeyen hepsini kabuk zanneder.
Haftanın Kitabı: Hatırla Geçmişin Geleceğindir. – Alev ALATLI