Cüneyt Gökçe
25 Ağustos 2006
Aile bireylerimizden sonra belki de en fazla karşılaştığımız insanlar elbette ki komşularımızdır.
Elbette, bize komşuluk yapan varlıklar sadece insanlar değil; onların dışında yine bizler için komşu hükmünde olan diğer yaratıklar da vardır.
ınsanın yanı sıra bitki, hayvan ve etrafımızda gördüğümüz ve karşılaştığımız canlı-cansız her şey aslında bir bakıma komşumuz sayılır. Bu açıdan bütün bunlara karşı bir takım görev ve sorumluluklarımızın olduğu bilinmesi gereken bir gerçektir.
Çevremizdeki ağacı koruyup kollamakla görevli olduğumuz gibi aynı gök kubbeyi paylaştığımız hayvanlara karşı da bir takım ödevlerimizin olduğu muhakkaktır. Onların hukukunu muhafaza etmek ve onlara adilce davranıp zulüm ve işkenceden uzak durmak sorumluluklarımızın arasındadır.
Ancak özellikle “insan” olan komşularımıza karşı yapmamız gereken çok önemli vazifelerin olduğunu bilmemiz gerekir. Hatta Allah Resulü buyuruyor ki:
“Cebrail aleyhi’s-selam bana komşu hakkında o kadar tavsiyelerde bulundu ki, ben, komşuyu komşuya varis kılacak sandım.” (Buhârî, Edep, 28; Müslim, Birr, 41)
şu halde, dinimiz komşu hakkını o denli vurgulamış ki, neredeyse bir birlerine mal bakımından varis olan yakın akrabalar sınıfına yerleştirmiştir.
Her şeyden önce komşular birbirlerine karşı karşılıklı güven ve itimad beslemeleri ve birbirleriyle ilgili olarak “iyi düşünce” içerisinde bulunmaları gerekir.
Ebû Hureyre (r.a.)’in naklettiği hadise göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Vallahi inanmamıştır, vallahi inanmamıştır, vallahi inanmamıştır.”
Kim inanmamıştır? Ey Allah’ın Resulü, diye sordular.
Peygamberimiz; “Komşusu kötülüğünden emin olmayan kimse inanmamıştır.” buyurdu. (Buhârî, Edep, 29)
Komşumuzun malı, canı ve namusu bizlere emanet olduğu gibi; bizim can, mal ve namusumuz da komşumuzun emanetine tevdi edilmiştir. Bu emanetlerin karşılıklı korunması insaniyet ve ıslamiyet’in bir gereğidir.
Kuşkusuz, ilişkilerin güzel olması, ölçülü irtibat ve ikramın bulunması bu sevgi ve güveni daha da pekiştirir.
Ebû Zer (r.a.), Hz. Peygamberin kendisine yaptığı bir tavsiyeyi şöyle naklediyor:
“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy, sonra da komşu ailelerine bak, onlardan muhtaç olanlara uygun bir pay ayır.” (Müslim, Birr, 42) Hediyeleşmenin küçüğüne- büyüğüne bakılmaz; ufak bir şey ile de gönül kazanıla bileceği ve sevginin çoğaltılabileceği unutulmamalıdır. Allah Resulü ne güzel buyuruyor:
“Ey Müslüman kadınlar! Komşuya verilen veya komşudan alınan bir hediyeyi paça dahi olsa az görmeyin.” (Buhârî, Edep, 30; Müslim, Zekat, 29)
Ayrıca, Ebû şureyh el-Huzâî (r.a.) Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna iyi davransın, Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden hayır söylesin veya sussun.” (Müslim, ıman, 19)
Ölçülü olmayan irtibatların doğurduğu olumsuzlukları saymaya gerek yoktur, Ancak günümüz apartman hayatında, bu tür olumlu ilişkileri, selamlaşma ve merhabalaşmayı ihmal ettiğimiz inkâr edilmez bir gerçektir. Oysa kendimiz için düşündüğümüz iyilik ve güzellikleri onlar için de istememiz imanımızın bir gereğidir.
Bu bakımdan komşularımızın haklarına saygılı olmak, onları söz ve davranışlarımızla incitmemek, sevinç ve üzüntülerini paylaşmak, dert ve sıkıntılarını gidermeye çalışmak, gerektiğinde yardım etmek, ödünç vermek, hediyeleşmek, hastalandıklarında ziyaret etmek, ölenin cenazesine katılmak ve başsağlığı dilemek… görevlerimizin sadece birkaç tanesidir. Etrafımızı, oturduğumuz cadde, sokak ve apartmanı temiz tutmak; komşularımızı rahatsız edici gürültü ve patırtılardan uzak durmak komşuluğumuz bir gereği olduğu gibi insaniyet ve medeniyetin de göstergesidir.
Kısacası, kendimiz için arzuladığımızı onlar için de istemek; karşılaşmak istemediğimiz durumların onlardan da uzak olmasını dilemek başlıca ödevimiz olmalıdır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle: “Allah katında dostların en iyisi, arkadaşlarına iyi davranan, komşuların en hayırlısı da komşularına iyiliği dokunandır.” (Tirmîzî, Birr, 28)
Komşulukta din, ırk, milliyet ve cinsiyet farkı gözetilmez. Herkese karşı durumuna uygun hareket edilmesi gerektiği kaydıyla birlikte komşular arasında ayırım yapılamayacağının özellikle vurgulanması gerekir.
Güzel komşuluklar yapabilmemiz dileğiyle…