İbrahim Halil Okuyan
4 Temmuz 2006
Hayvanlardan insanlara geçebilen 200 civarında hastalık var. Bunlar et, süt gibi gıdalar vasıtasıyla olduğu gibi, doğrudan doğruya virüs, bakteri, parazit gibi mikrop ve asalaklar kanalıyla da oluyor. Hergün bir bölgede bunlara çeşitli şekillerde rastlıyoruz. Koruyucu ve sağaltıcı hekimleri ile Bakanlıkların ve ıl teşkilâtlarının vatandaşlarımızı korumak için devamlı çalışmaları, faaliyette olmaları kaçınılmaz bir mecburiyet haline gelmiştir. Yakın bir geçmişte “Kuş gibi” denilen hastalığın bütün dünyayı ve Ülkemizi tesiri altına aldığı malûmdur. Güç halle rayına oturttuğumuz “Tavukçuluk sektörü” bu hastalıktan ve panikten büyük yara almış tekrar düzeltilmesi kolay olmamıştır. Hele “Hile kabul etmez yumurta”dan bile kaçışlar olmuş, beslenmemiz; beyaz etten, proteinden yararlanmamızda büyük boşluklar meydana gelmiştir. Bazan hastalıktan çok, bunun toplumda meydana getirdiği paniklenmeler daha zararlı olmuş, akıl yolundan uzaklaşmalar zuhur etmiştir. Her hususta akılcı davranışlar ve uygun kararlar elbette zararı maddi ve manevi anlamda azaltıcı olurlar. Onun için “akıl yolundan uzaklaşmamak” gerekiyor. şimdi Ülkemizde Kenelerden insanlara geçen “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi” (KKKA) hastalığı konuşuluyor. Tedbir alınmazsa hergün bir ayrı hastalığın tehdidi altındayız. Ve maalesef hiç boş kalmıyoruz. Hastalığa sebep olan 30 tür kene’ye sığır, koyun, at, köpek ve keçilerde rastlıyoruz. Ayrıca kan yoluyla insandan insana bulaştığı da görülmüş. Kan emici yapışkan doymaz bir parazit. KKKA öldürücü hastalığın baş amili de olunca vücuttan uzaklaştırılması şart oluyor. ınsan ve hayvanların en sinsi düşmanlardan birisi. Ankara Tabip Odası üyelerinden Prof. Dr. Esin şenol yaptığı araştırmada 2002 yılından beri havaların ısınmasıyla kenelerin KKKA ateşli hastalığına sebep olacak ortamı bulduklarını ifade ediyor. 2002 den bu yana yaklaşık 500 kişinin bu hastalığa yakalandığını ve bu kişilerin yüzde 5 inin hayatını kayb’ettiğini vurguluyor. Hastalığın bir tedavisinin olmadığını da ifade eden Profesör şenol, destek tedavisiyle; “Vücudûnda kene tesbit edilenlerin üzerinden bu keneler ezilmeden, parçalanmadan cımbız örneği bir araçla alınması” tavsiyesinde bulunuyor. 2002’den beri Tokat, Çorum, Sivas, Giresun, Erzincan, Erzurum ve Amasya illerinin kenelerin tehdidi altında olduğunu belirten Prof. Dr. Esin şenol, böylece “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi” hastalığına dikkati çekerken diğer bölgelerdeki kenelerin pek masûm olmadığını açıklamakta da yarar var. Büyük şehirlerin çevrelerinde de görülebilen bu hastalığın sıcak Güneydoğu bölgesinde olmaması pek mümkün değil. Bu sıcak yaz günlerinden ebeveynler kene taşıması muhtemel hayvanlardan uzak durdukları gibi çocuklarını da kontrol etmeli acı bir sürprize meydan vermemelidirler. Bizim bölgenin Tabipler Odaları, Veteriner Hekimler Odaları’nın pek sesleri çıkmıyor ama basın bütün Türkiye’yi tesiri altına alan bir KKKA kene hastalığından haberdar ve halkımızı uyarıyor. Uzun sözün kısası “uyanık olmak lâzım…”