Cüneyt Gökçe
19 Eylül 2007
Ramazan-ı şerif ile onurlanmanın tadını bütün duygularımızla hissetmenin zevkini yaşarken özellikle bugünlerde kullandığımız bazı sözcüklerin ne anlama geldiğine hep birlikte bir göz atalım. Çünkü bazen anlamını bilmeden o kadar çok sözcük kullanıyoruz ki… Örneğin; herhangi bir dostumuz bize birtakım güzel temennilerde bulunduğunda, “aynı güzellikleri ben de senin için istiyorum” anlamına gelebilecek “bilmukabele” ifadesi yerine “bi-mukavele” deriz. Oysa “bi-mukavele”, “anlaşma olmaksızın, mukavelesiz..” gibi konumuzla hiç ilgisi olmayan anlamlar içermektedir.Ayrıca, “özellikle” sözcüğü makamında “bilhassa” demeyi düşünürken, “bilakis” dediğimiz çok defa vuku bulur. Hâlbuki “bilakis” sözcüğü, “tam aksine, tam tersine” gibi manalar ifade eder.
ışte bu bakımdan Ramazan-ı şerif vesilesiyle kullandığımız tabirlerin anlamlarını bilmemiz, bizi bir takım yanlışlardan korur, diye düşünüyorum.
Bu kelimelerin bir kısmına göz atacak olursak şunları söyleyebiliriz:
*Ramazan: Bu sözcüğün, hicri takvimin dokuzuncu ayının adı olduğunu belirttikten sonra kelime anlamı itibariyle, sonbaharın başlarında yağan ve ortalığı tertemiz yapan yağmur ile güneşin yakıcılığı manalarını ifade eden “ramaz” kökünden türetildiğini hatırlatmak istiyorum. Söz konusu yağmurun temizlemesi ve mezkur güneşin zararlı maddeleri yakması gibi Ramazan ibadeti de müminleri tertemiz bir hale sokar. Kültürümüzde genellikle “Ramazan” sözcüğü, “onurlu”, kutsal” gibi manalara gelen “şerif” ve “mübarek” sözcükleriyle birlikte “Ramazan-ı şerif” ve “Mübarek Ramazan” şeklinde kullanılır.
*Oruç: Farsçadan dilimize geçen bir sözcüktür. Aslı “gün-günlük” anlamına gelen “ruze”dir. Daha sonra “oruze” şeklinde telaffuz edilen bu sözcük “oruç” olarak Türkçemize yerleşmiştir. Günlük ibadet anlamını ibadet eder.
*Savm: Oruç sözcüğünün Arapça karşılığı olan bu kelime, “susmak, el-etek çekmek, uzak durmak” manalarını ifade eder. Bir bakıma orucun uygulamalı ismidir.
*Sahur: Seher kelimesinden türetilen ve “tan yeri ağarmasından önceki vakti ifade eden bu sözcük, Hz. Peygamber tarafından ısrarla tavsiye edilen ve belirtilen vakitte yenilen yemeğin ismi olarak kelime hazinemize geçmiştir.
*ımsak: Kendini tutma ve vazgeçme manalarına gelen “mesk” kökünden türetilen bu sözcük, orucu bozan hususlardan uzak durmaya başlama ve kendimizi kontrol altına alma vaktine; yani orucun başlangıç noktasına verilen isimdir.
*ıftar: Arapça “kahvaltı” manasına gelen “futur” sözcüğünden türetilen bu sözcük, orucun bitiş noktasının adıdır. Yani, artık kahvaltı yapabilir, yemek yiyebilir ve orucu bozan şeylere yaklaşabilirsiniz.
*Teravih: “Oturup dinlenmek ve rahatlamak” anlamlarına gelen “terviha” sözcüğünün çoğulu olup Ramazan-ı şerifin özgün namazının adıdır. ısminde bile bu namazı “acele” kılmama mesajı vardır.
*Mukabele: “Karşılaştırma, karşılık verme ve yüzleştirme” manalarını ifade eden bu sözcük Kur’an-ı Kerim’i karşılıklı okumak ve dinlemek ibadetini dile getirir. Aslında bu tarihi bir hadisenin de hatırlatılmasıdır. Çünkü Hz. Peygamber’in her Ramazan-ı şerifte Kur’an-ı kerimi Hz. Cebrail ile karşılıklı tekrarladığı nakledilir. Bu güzel geleneği sürdüren müminler, bu sayede Kur’an okumalarını kuvvetlendirmekte ve çok sevaplı ibadetlerini de yapmaktadırlar.
*Fitre: Yaratılış sadakası anlamına gelen bu sözcük, Ramazan-ı şerifin özgün dayanışma örneği olan malum tasadduku ifade eder.
*Mahya: Farsça’dan dilimize geçen bu sözcüğün aslı “aylık” anlamını ifade eden
“mahiye” kelimesidir. Bir ay boyunca minareler arasını süsleyen ve içinde pek çok
mesaj bulunduran ışıklandırma sanatının adıdır.
Her sözcüğü yerli yerinde kullanmak dileğiyle…