Köşe Yazısı

Kelebeğin dersi

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

Kelebeğin
ilginç bir “Yaşam Döngüsü” vardır.

Dişi
kelebek hayatı süresinde,  100 ile birkaç
bin arasında yumurta yumurtlar.

Yumurtalarını
yakınında bıraktığı bitki konusunda da son derece titiz olmaktadır,

Çünkü
yumurtadan çıkan Tırtıl Larvaları o bitki ile beslenecektir.

Bu
bitki, onun soyunun devamı bakımından yararlı olacaktır.

Yumurtalarını
oraya, o bitkinin yakınına bırakır.

Yumurtalar
açıldığı zaman; küçük, solucana benzeyen,”Tırtıl Larvası” diye tanımlanan
hayvancıklar çıkar.

Başlangıçta,
bunlar hızla beslenerek büyürler.

Büyüme
sürecinde birkaç kez deri (gömlek) değiştirirler.

Bu
arada hiç durmaksızın yerler.

Çünkü
aldıkları besin sadece büyümelerini sağlamakla kalmayacak, Kelebek oldukları
zaman varlıklarını sürdürebilmeleri için depo da edilecektir.

Belirli
bir zaman gelip çattığında,  Tırtıl
değişme anının da geldiğini sezinler.

Bu
sezinleme, bir nevi içgüdüyle olur.

Asılıp
sarkacağı bir koza örer.

Baş
aşağı asılır ve tırtıl derisinden sıyrılıp bir “krizalid” halini alır.

Krizalid,
ipekten bir düğme izlenimi veren kozaya, 
vücudunun nihayetindeki keskin bir uçla asılıdır.

Krizalid
haftalarca veya aylarca uykuda kalabilir.

Bu
süre, içten bir değişim geçirmektedir.

Zamanı
gelince, artık tam anlamıyla yetişkin bir böcek olup çıkmıştır.

Krizalid
kabuğundan çıkınca bir kelebek görünüşündedir ama başlangıçta hemen uçamaz.

Kanatlarının
kuruyup yayılması ve güçlenmesi için oturup saatlerce bekler.

Uçuşa
hazır olup olmadığını anlamak amacıyla, kanatlarını hafif hafif öne arkaya
hareket ettirir.

Başka
türlü söylemek gerekirse, uçuş kontrolü yapan bir uçak durumundadır.

Sonra
ilk uçuş için kanatlarını açarak havalanır.

Bazı
erginlerin ömrü 24 saat, bir kısmının 1-2 aydır.

Hayatları
birkaç mevsim sürenler kış uykusuna yatar veya daha sıcak bölgelere göç
ederler.

Bunlar
yüzlerce kilometrelik yolu uçabilecek güçtedir. İngiltere’de yaygın bir tür,
havalar soğumaya başlayınca Kuzey Afrika’ya göç eder.

Kuşların
aksine kelebeklerin göçü tek yönlüdür.

Amerika’da
yaşayan bir çeşidin dışında hiçbiri geri dönmez.

“Yumurta
,Tırtıl, Krizalid, Kelebek, Yumurta….” Diye devam eden bir yaşam döngüsü bu.

Bütün
bu caba, kısa bir ömür sonucu yumurtalarını bırakarak soyunu devam ettirme
için.

 

*

Bu
girişi yapmamızın sebebi de aşagıdaki öyküdür.

“Bir
gün, kozada küçük bir delik belirdi;

Bir
adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük Delikten çıkarmak için
harcadığı çabayı izledi.

Ardından
sanki ilerlemek için çaba harcamaktan vazgeçmiş gibi geldi ona.

Sanki
elinden gelen her şeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi.

Böylece
adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi.

Eline
küçük bir makas alıp kozadaki deliği büyütmeye başladı.

Bunun
üzerine kelebek kolayca dışarı çıkıverdi.

Fakat
bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.

Adam
izlemeye devam etti.

Çünkü
her an kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyeceğini Ve bedenini taşıyacak
kadar güçleneceğini umuyordu.

Ama
bunlardan hiç biri olmadı!

Kelebek,
hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde
sürünerek geçirdi.

Ne
kadar denese de asla uçamadı.

Adamın
iyi niyeti ve yardım severliği ile anlayamadığı şey,  kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık
kelebeğin daracık bir delikten çıkmak için göstermesi gereken çabanın,
tanrı’nın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek Ve bu sayede
de kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda Uçmasını sağlamak için seçtiği
yol olduğuydu.”

 

*

Bu
öyküden çıkarılabilecek önemli dersler vardır.

1923
te kurulan Türkiye Cumhuriyetinde; 1945 ten itibaren Demokrasiye geçiş
cabalarıyla birlikte, başımıza gelenler buna benziyor.

Köprülerin
altından çok su geçmiştir.

Süreç
Demokrasi lehine devam etmektedir.

Ülkemiz
bulundugu cografya da;

Ekonomik
ve Yetişkin İnsan Kaynakları olarak büyük bir güçtür.

Bundan
faydalanarak daha saglıklı, mutlu ve huzurlu bir toplum
yaratılabilecektir.

Yeter
ki “Demokrasi Kelebegi”mizin gelişimine 
müdahale edeceklere kesinlikle fırsat vermeyelim.

Bunun
da ilk şartı da, bireyi koruyacak yeni bir “Sivil Anayasa”yı İvedilikle
hazırlamak olmalıdır.

7
Haziran 2015 günü demokrasimizin iyi bir sınav vermesi açısından dilerim herkes sorumlu davranır.

“Rast
Gele” diyelim.

Saygılarımla.

1.195 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

KELEBEĞİN DERSİ

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

Kelebeğin ilginç bir “Yaşam Döngüsü” vardır.


Dişi kelebek hayatı süresinde,


100 ile birkaç bin arasında yumurta yumurtlar.


Yumurtalarını yakınında bıraktığı bitki konusunda da son derece titiz olmaktadır,


Çünkü yumurtadan çıkan Tırtıl Larvaları o bitki ile beslenecektir.


Bu bitki, onun soyunun devamı bakımından yararlı olacaktır.


Yumurtalarını oraya, o bitkinin yakınına bırakır.


Yumurtalar açıldığı zaman; küçük, solucana benzeyen,


Tırtıl Larvası” diye tanımlanan hayvancıklar çıkar.


Başlangıçta, bunlar hızla beslenerek büyürler.


Büyüme sürecinde birkaç kez deri (gömlek) değiştirirler.


Bu arada hiç durmaksızın yerler.


Çünkü aldıkları besin sadece büyümelerini sağlamakla kalmayacak, Kelebek oldukları zaman varlıklarını sürdürebilmeleri için depo da edilecektir.


Belirli bir zaman gelip çattığında,


Tırtıl değişme anının da geldiğini sezinler.


Bu sezinleme, bir nevi içgüdüyle olur.


Asılıp sarkacağı bir koza örer.


Baş aşağı asılır ve tırtıl derisinden sıyrılıp bir “krizalid” halini alır.


Krizalid, ipekten bir düğme izlenimi veren kozaya,


Vücudunun nihayetindeki keskin bir uçla asılıdır.


Krizalid haftalarca veya aylarca uykuda kalabilir.


Bu süre, içten bir değişim geçirmektedir.


Zamanı gelince, artık tam anlamıyla yetişkin bir böcek olup çıkmıştır.


Krizalid kabuğundan çıkınca bir kelebek görünüşündedir ama başlangıçta hemen uçamaz.


Kanatlarının kuruyup yayılması ve güçlenmesi için oturup saatlerce bekler. 


Uçuşa hazır olup olmadığını anlamak amacıyla, kanatlarını hafif hafif öne arkaya hareket ettirir.


Başka türlü söylemek gerekirse, uçuş kontrolü yapan bir uçak durumundadır.


Sonra ilk uçuş için kanatlarını açarak havalanır.


Bazı erginlerin ömrü 24 saat, bir kısmının 1-2 aydır.


Hayatları birkaç mevsim sürenler kış uykusuna yatar veya daha sıcak bölgelere göç ederler.


Bunlar yüzlerce kilometrelik yolu uçabilecek güçtedir. İngiltere’de yaygın bir tür, havalar soğumaya başlayınca Kuzey Afrika’ya göç eder.


Kuşların aksine kelebeklerin göçü tek yönlüdür.


Amerika’da yaşayan bir çeşidin dışında hiçbiri geri dönmez.


“Yumurta ,Tırtıl, Krizalid, Kelebek, Yumurta….” Diye devam eden bir yaşam döngüsü bu.


Bütün bu caba, kısa bir ömür sonucu yumurtalarını bırakarak soyunu devam ettirme için.



Bu girişi yapmamızın sebebi de aşagıdaki öyküdür.


 


“Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi;


Bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük Delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi. 


Ardından sanki ilerlemek için çaba harcamaktan vazgeçmis gibi geldi ona.


Sanki elinden gelen her şeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi.


Böylece adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi


Eline küçük bir makas alıp kozadaki deliği büyütmeye başladı.


Bunun üzerine kelebek kolayca dışarı çıkıverdi.


Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.


Adam izlemeye devam etti


Çünkü her an kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyeceğini


Ve bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.


Ama bunlardan hiç biri olmadı!


Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi.


Ne kadar denese de asla uçamadı.


Adamın iyi niyeti ve yardım severliği ile anlayamadığı şey,


Kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir Delikten çıkmak için göstermesi gereken çabanın,


Tanrı’nın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek Ve bu sayede de kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda Uçmasını sağlamak için seçtiği yol olduğuydu.”


Bu öyküden cıkarılabilecek önemli dersler vardır.


1923 te kurulan Türkiye Cumhuriyetinde;


1945 ten itibaren Demokrasiye geçiş cabalarıyla birlikte,


Başımıza gelenler buna benziyor.


Bugün artık anlıyoruz ki küresel güçler bu cografyada


Demokratik ülkelere sıcak bakmamışlar ve dışarı destekli iç müdahalelerde bulunmuşlardır.


Ancak görülen o ki artık bu polikalarını yürütme imkanı kalmamıştır.


Köprülerin altından çok su geçmiştir.


Özellikle küresel iletişim imkanları


Ve insanların egitim düzeylerinin artması sonucu ,


İnsanlar artık baskı ile yönetilememektedir.


Mısır’da neredeyse %100 e yakın oy alan Hüsnü Mübarek, İktidarını sürdürememiştir.


Bu gün halk Mısırda Mübarek yargılansın diye eylem yapmaktadır.


Arap Baharı” denen halk hareketleri sonucunda aşırı dindar kadroların yönetime gelme endişesi küresel güçlerin şimdi ki sorunudur.


Bu durum ülkemize böşgede yeni olanaklar sunmaktadır.


Ülkemiz defalarla yapılan “Askeri Müdahaleler” sonucu demokrasimiz bir türlü istenilen seviyeye gelememiştir.


Demokrasinin dogal bir süreçle gelişimi engellenmiştir.


Artık ,Askeri ve Yargı Vesayeti önemli ölçüde devre dışı kalmıştır.


Süreç Demokrasi lehine devam etmektedir.


Ülkemiz bulundugu cografya da;


Ekonomik ve Yetişkin İnsan Kaynakları olarak büyük bir güçtür.


Bundan faydalanarak kendi toprakları içinde;


Daha saglıklı,


Mutlu ve Huzurlu bir toplum yaratılabilecektir.


Yeter ki “Demokrasi Kelebegi”mizin gelişimine dışarıdan müdahale edeceklere kesinlikle fırsat vermeyelim.


Bunun da ilk şartı da, bireyi koruyacak yeni bir “Sivil Anayasa”yı İvedilikle hazırlamak olmalıdır.


“Dünyanın Mevcut Konjektörü”


Bölgemizde Ülkemize yeni yeni fırsatlar sunmaktadır.


Bu hazır olmanın ilk şartı da iç sorunların tez elden çözümüdür.


Bu fırsatlar ortaya konuldugunda iç sorunların kolayca çözülecegi


Konusunda iyimserim.


Meclis Başkanı Cemil Çiçek” ilk olarak bu yemin krizini tarafları rencide etmeyecek tarzda çözerek işe başlamalıdır.


Seçim sonucu,


Milli iradenin %95 i, TBMM de temsil olanağı bulmuştur.


Bu temsil yeni Anayasanın meşruiyeti açısından önemlidir.


Herkes sorumlu davranmalıdır ve önümüze gelen fırsatları iyi kullanmak gereklidir.


Rast Gele” diyelim.


Saygılarımla.


 


İbrahim Halil Okuyan


İnşaat Yüksek Mühendisi


05.Temmuz.2011 Mersin


 

614 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir