Bülent Okutan
26 Aralık 2006
Yıllar öncesiydi. Bir gün Atatürk Bulvarı’ndan geçerken gözlerim Kapalı Spor Salonu ile Stadın levhalarına takıldı. Hatırlarsanız uzun yıllar bu iki kompleks isimsizdi. Kapalı Spor Salonu sadece Kapalı Spor Salonu’ydu, şehir Stadı ise şehir Stadı’ydı. Yahu bunlara verilecek hiç mi isim yoktu diye içimden geçirdim. Cami avlusunda bulunan çocuklara bile ya karakolda polisler tarafından, orda olmasa götürüldükleri hastanede hemşireler tarafından bir isim verilirdi. Genelde de konan isim kız ise Kader, erkek ise Garip gibi bir şey olurdu. Cami avlusunda bulunmuş ya!… Koca salonu, ya da stadı götürüp Damat Süleyman Paşa Camisi’nin avlusuna bırakamayacağıma göre konuya birilerinin dikkatini çekme anlamında başka bir çözüm bulmalıydım. Çözüm kolaydı elimde kalemim vardı. O zaman yazacaktım. Ve bende bunu yaptım. O günkü Başyazı’mda bunu belirttim ve bunlara GAP, Atatürk yada 11 Nisan gibi isimlerin verilebileceğini önerdim. Ertesi gün gazetenin telefonu çaldı. Arayan dönemin Valisi Sayın Ziyaeddin Akbulut’tu. Kısa bir hal hatırdan sonra konuya geçti. “şunu söylediğini hatırlıyorum “Bülent Bey Oyuncu kördür derler. Bizler de idareci olarak o kadar çok sorunla, o kadar çok işle uğraşıyoruz ki bazı şeyleri bu yoğunlukta göremiyoruz. Ama onları da sizler gibi duyarlı insanların görüp bizlere iletmesi, yada bizleri uyarması en büyük desteğimiz oluyor. Yazınızı okudum. Çok haklısınız. Güzel bir konuya temas etmişsiniz. Hemen talimatı verdim. Salonun ismi artık Atatürk Kapalı Spor salonu, stadın ki ise 11 Nisan şehir Stadı oldu. Hayırlı olsun. Levhalarını da yarın asıyoruz” Bir gün sonra levhalar asıldı. Sayın Akbulut’u o günkü duyarlılığından ötürü bu gün, bir kez daha kutluyor, bu şehir adına teşekkür ediyorum. Yıllar sonra bana göre, yine unutulmuş bir şey dikkatimi çekti. Burada da aynı duyarlılığı Sayın Ahmet Fakıbaba’dan bekliyoruz. Konu şu ; Çok güzel bir hale getirilen Topçu Meydanı’nda ne eksik? Bir gözünüzün önüne getirin. Değil mi efendim? Bende öyle düşünmüştüm. Meydanın Topçusu kayıp. Hani şu meçhul Topçu. Anıt çok güzel ama o anıtın daha bir anlam kazanması için bana göre o topun yanında Kurtuluş Savaşı yıllarının Milis kıyafeti ile bir Topçu’nun yer alması gerekirdi. şöyle topa barut dolduran bir figüre sahip. Bu Top Meydanı değil ki. Topçu Meydanı. Top var, topu ateşleyecek Topçu yok. ınsanın aklına bazı olumsuzluklar da gelmiyor değil hani. Acaba birileri o Topçu Heykeli için Belediye yöneticilerine “Yav bırakın oraya bir insan heykeli dikmeyi. Put sayılır o. Milleti Puta mı taptıracaksınız?” demiş midir ki? Ben aydın, çağdaş Belediye Başkanımız Fakıbaba’nın buna pabuç bırakacağını sanmıyorum. Ama birileri bunu demişse o bir Milli Kahraman heykelini put olarak görenleri topa tutmak gerekir. Hoş gerçi onun için de bu topu ateşleyecek bir Topçu lazım. Ama yok işte. Topçu yok. O zaman tek bir şey kalıyor geriye. Oraya bir Topçu dikilene kadar bu Meydana Top Meydanı diyeceğiz. Topçu diyemeyiz. Dersek Kayıp Topçu’yu soranlara ne cevap vereceğiz?