Mahmut Çepoğlu
27 Mart 2006
Çok düşündüm, naif kelimesinden başka onu en güzel şekilde ifade edecek ve yakışacak bir kelime bulamadım. Genelde güzel sanatlar için kullanılan Farsça bir sözcük. “Allah vergisi deriz ya!” Bu da öyle bir şey. Doğuştan beraberinde getirdiği yetenek. Amatör olarak çalışan ustalık iddiasında olmayan, profesyonelliğe çok heves etmeyen, plastik sanat yeteneğine sahip kişiler için söylenir. Bende kaybolan yeteneklerin farkına varılmasının önemini kavramak için naif sanatçı şefika Güneş Hanımefendi için kullandım. Barışın simgesi beyaz başörtüsüyle elinde fırçasıyla tuvalin başında görünce; uzun zamandır onun için yazı yazma isteğim yeniden depreşti. Bir ışık huzmesinin düşmesi gibi kalem elde, kelam dilde yazmaya başladım. Böyle bir yetenek görmezlikten gelmek, tüm sanat severler için bir eksikliktir. Öyle ise onu bilinen yönleri kadar sanatının giz dünyasını anlatmak birazda bana düşer dedim. Bana göre bastırılmış duygularını gizlilik içerisinde görselleştirmenin uğraşını vermiş yıllarca. Resim onun rutin işleri arasında yer almış. Ev işi, çocuk bakımı, eşine hizmet, aileye katkı sunarak yaşamı sürdürme hep onun öz verileri ile gelişmiş bu güne kadar. Resim uğraşındaki çabası birileri ile bölüşme değil; kendi ruhunun tatmin ifadesi olmuştur. Çünkü o doğal yaşamı resimlendirirken yeni bir hüviyet kazandırmaktadır. Resim çalışmalarını, çocukluk yıllarında içselleştirdiği, yaşamını şekillendiren, kırsal alandaki güzellikleri, zorlukları, mevsimlerin ahengini, doğanın canlılığını, çiçekleri, bitkileri, iş hayatını, gök kubbenin mavisini, gökkuşağının göz alıcı renklerini işlerken yüreğiyle duygularıyla tuvalle birleştirmektedir. Yaşamdan, doğadan esinlenme. Su, çiçek, toprak, dağ, ağaç, ışık hepsi doğanın derinliğini eve taşıma olayıdır. Doğaya doymama, onu sevme. O bunları işlerken, her şeyi elindeki fırçaya borçludur. Renklerdeki güzellikleri şekillere, çizgilere dönüştürerek gizli dünyasını aşikar edip kendini ifade ettiği gibi, bizim onun tanımamıza vesile olmuş. Yüreğindeki güzellikleri, hasretleri ifade ederken, köksel geçmişini, kültürünü aramanın verdiği mutluluğunu kalemle ifade etme olanağı bulamayınca fırçayı kullanarak arzusunu bir şekilde yerine getirmiştir. Düşleri, karamsarlığı, ütopyanın gizemliliğini, kederi ve sevgiyi, duygularını titiz bir çalışma, el emeği, göz nuru ile sunmakta. Bize ne kadar acemice de gelse onun içtenliği ve samimi oluşunun ifadesidir. Hangi resmine baksam, yaşamdan iz düşümüdür, natüreldir, orijinaldir. Kimi zaman başlı başına bir öykü, kimi zaman bir efsane gizli, fırça izlerinde…. Onu çözmek kolay görünse de sırrına ermek hayli zor. Ama tabloda seslendirmek istediğini ondan dinlemenin zevki bambaşka. Resme dönüşen duyguların hazzına varmak, serancamların dışa vurumdur. Hayal yanında gerçekleri çizgi ve renklerle şekillendirmedir. Bunu en iyi sanatçılar bilir… Bizde seyrederek o hazzı yakalamaya çalışırız. Her fırça darbesi ona göre bir hikayedir. Sözcüklerle kendisini ifade edememenin yetersizliğinin farkına varmış ki bunu görselleştirmiş. Resimle öykü anlatabileceğini kanıtlamış, renklerin işlevsel görevini pekiştirmiştir. Dünyasıyla bütünleşme çabası, yaşanmaya tutunmadan ziyade giz dünyasını yaşamıyla birleştirme çabasında olması onun en büyük mutluluğu. Düşlerini gerçekleştirmesine gelince kafası hayli karışık. Kırsal alanda arzu ettiklerini, doğal yaşamın güzelliklerini bulamayınca, dört duvar arasında edindiği şehirli kimliğine bir şekilde isyan ediyor. Yüreğiyle, fırçasıyla, tuvaliyle…Kadının toplumsal işlevini, sıkıntılarını, aile bireyi olarak katkılarını görmezden gelmemiş onları resme aktararak onure etmiştir. Para uğruna gözden çıkarılan, sevgiyi yaşatan değerler onun gönlünde hiçbir zaman silinmiyor. Bunu görenler gülüp geçerken onun azmi kırılmıyor. Bir gün kendisinin sanatının farkında olanların birilerinin çıkacağını tahmin ediyor. Naif sanatçı için elbet söylenecek çok şey var. O doğayı taklit eden değil şekil veren bir sanatçı, başarılı ve mutlu bir eş, iyi bir anne, dahası saygın bir kadın, örnek bir kişilik olarak kimliklerini sıralamak mümkün. O daha nice güzel kelimelere layık. Onu kutluyor. Sen dilinle, fırçanla çok yaşa şefika ana…