İbrahim Halil Okuyan
10 Ocak 2007
ışin evveliyatını düşünür, şöyle 1970’li yıllara Demirel Hükûmetlerine, Cevheri’li, Ceyhun’lu Kabinelere doğru gidersek; Güneydoğu Anadolu Bölgesi Projesi’nin (GAP) ilhamını o günkü şartlar içinde Hükûmete Urfa’nın verdiğini görürüz. Buğday ve her türlü tahıl ambarı ovalar, bereketli topraklar “Su!…” bekliyor, ilkçağların koca Mezopotamya’sı susuzluktan inliyor, insanlar işsiz-güçsüz kaderine ağlıyordu. “Fırat akar, Urfa bakar…” sözü o günlerde âlemce bilinen bir darb-ı mesel haline gelmişti. Urfa’nın ve Türkiye’nin kaderini değiştirmek isteyen Hükûmetler, yalnız Bölgenin değil, Ülkenin Ortadoğu’nun ve nisbeten de dünyanın kaderini iyileştirecek bir Projeyi tasarladılar ve bildiğimiz GAP’a başladılar. Gerçekten büyük, Türkiye’nin bir prestij projesi idi. 1970 li, 80 li yıllar bu enerji ve toprak sulama amaçlı entegre projeyi hergün biraz daha geliştiriyordu. 32 milyar dolar sarfı ile bitmesi tasarlanan ve 2000 li yıllarda bitmesi beklenen Proje 1990’li yıllardan sonra eski hızını kayb’etti. 2000’li yıllarda ise duraklama devrini yaşıyor. Bu Proje başta tasarlandığı gibi 2005 te bitirilebilseydi bugün Ülkemiz hemen hemen bütün ekonomik ve sosyal problemleri çözülmüş, kalkınmış bir Ülke olurdu. Ülkemiz ve insanımız devamlı kâr eden dev bir fabrikanın sahibi durumunda yaşardı. Maalesef gelişmeler düşündüğümüz ve umduğumuz şekilde olmadı. Proje masrafının yarısından fazlası harcandıktan sonra enerjide tek kanadı olmuş, sulamada yaya kalmış bir duruma düştük. Tabii buna bağlı tesisler de yapılamadı. Başlanılanlar bitirilemedi. GAP havaalanı, Gap Demiryolu, karayolu yıllardır sürünüyor, sürünüyor. Havaalanı, kargo uçaklarının seyrüsefer yapacağı nitelikte düşünülmüştü. şimdiye kadar bitirilmesi lâzımdı. Ama bitmedi. şimdi normal uçakların inip kalkacağı, yük uçakları ile ilgili imtiyazın genişletilen Gaziantep havaalanına verileceği söyleniyor. Otoban, 1950 li yıllarda olduğu gibi bugün de “Birecik Köprüsü”nde düğümleniyor. Fırat’ı aşmak o kadar zor.. Demiryolu, Karaköprü’den geçecek, büyük bir istasyon olacak deniliyordu. şimdi hiç esamisi okunmuyor. Akçakale Gümrük Kapısı, bir Antepli Devlet Bakanının işgüzarlığı ile “Yılan hikâyesi”ne döndü. şimdi de mayınlara takılı kaldı… Organize Sanayi Bölgeleri, tarımda ne kadar ilerleyebildik ki, sanayide ne varlık gösterebileceğiz… 30 bin kişilik stadyum. Yıllardır in-cin top oynuyor. Ot baskınından kurtulamıyor. Hasılı halimiz yıllardır içler acısı. Entegre bir tesis olan GAP’ın Urfa’daki entegrasyonu da darmadağınık. Bunu toplamak için GAP’ın behemehal 2010 da bitirilmesi gerekiyor. Zaten konulan son hedef de bu değil miydi? Eminim ki; şehrimizdeki, daha geniş anlamda ilimizdeki dağınıklık, tesislerin toparlanamayışı GAP’ın ikmal edilememesinden kaynaklanıyor. Türkiye’nin garipliği de büyük ölçüde ondan değil mi? GAP entegre projesi; Urfa’nın, Adıyaman’ın Mardin’in toprağını, kültür mirasını ve en önemlisi umutlarını yedi. Sefasını siyasilerinin açıkgözlüğü sayesinde Antep yiyor. Kargo uçaklarının araya kaydırılması da bu açıkgözlüğün bir neması değil mi? Akçakale Gümrük Kapısı’nın aksatılması, dış ticaret erbabanın şubelerinin kapatılması, açılmaması 100 küsûr üyeye rağmen dikkate alınmaması Antep işi bir oyun değil mi? Sayın ısmail Demirkol, Sayın Abdülkadir Canpolat istedikleri kadar çırpınsınlar. Adama; “Senin Milletvekillerin nerede?” derler. Diğer sivil toplum örgütlerinden sesler beklerler. Sağ olsunlar ama güç isterler güç. Her taraftan kara talihimizi yenecek bir güç. Çünkü, karşımızdaki menfaat duvarları kolay kolay yıkılmıyor. Antep kendimizi bildik bileli nalıncı keseri gibi çalışıyor.