Köşe Yazısı

KARACADAĞ.

1938 metre yüksekliğiyle Şanlıurfa’nın zirve noktasıdır. Sönmüş volkanik bir dağ yapısıdır. Endemik bitki ve hayvan türleri meşelikler ve çalılıkları barındıran önemli bir doğa alanıdır.


İlin kuzeydoğusunda merkez ilçeye  156 km mesafe de bulunan Karaca dağ çok sayıda su kaynağı, değişik türdeki hayvan ve bitki varlığını barındıran yaylaları, bu yaylalarda konaklayan göçerleri  ve 1998 yılında Şanlıurfa valiliği tarafından oluşturulan bölgenin tek tesisi olan kayak pistiyle turizm açısından da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir alandır.


Karacadağ sönmüş eski bir volkan olduğundan eski dönemlerde püskürttüğü bazalt özellikli lavlar çok geniş bir alana yayılmıştır. Bu nedenle de bölgede siyah taşlar çoğunluktadır. Bu siyah taşlar mimaride baskın malzeme olarak kullanıldığı için de Siverek ve Viranşehir de bazalt taştan yapılma bir çok mimari unsur görmek mümkündür. Durum böyle olmasına rağmen Karacadağ ve çevresindeki siyah taşların çoğunluğu bilimsel bilgilerle açıklanmak yerine bir mistizm katılarak efsanelerle izah edilmeye çalışılmış, en azından halkın bilincinde bu şekilde yer etmiştir.


Derlerki; Karaca dağ’ın tepesinde kara yüzlü kara donlu dev bir ejderha barınırmış her soluk alıp verişinde çevresine ateş saçar, nefesi yaylım ateşi gibi dağın eteklerine dek her yanı yakar kavururmuş. Bu yüzden dağa yaklaşmak olanaksızmış. Herkes ejderhanın hiddetinden uzak kalmayı yeğlermiş. İnsanların içinde bulunduğu bu durum sevgisi bol şefkati geniş ulu tanrının hoşuna gitmemiş insanları bu beladan kurtarmış. Günün birinde gökyüzünden dağın doruğuna doğru çok kalın bir zincir sarkıtılmış öyle ki çıkarttığı şangırtılar ejderhanın kükremelerini gölgede bırakmış. Bu zincir dağın tepesindeki ejderhanın boynuna geçmiş ve canavarı göğe doğru çekip götürmüş.  Bu sırada canavarın yakıcı soluğunun etkisiyle taşlar kayalar bir cümle toprak yanarak simsiyah olmuş dağın adı da bu siyah taşlardan dolayı Karacadağ olmuş. Bugün bile dağın zirvesinde zaman zaman ejderhanın homurtuları ve onu göğe çeken zincirin şakırtıları duyulurmuş.


Efsanenin biri bu şekilde bir diğeri ise şu:


Üç kalaycı, Karacadağda konaklayan göçerlerin kaplarını kalaylamaya gitmişler. Dağın tepesine yaklaştıkça yüzlerine doğru sıcak bir rüzgar esmeye başlamış. Atları da yürümemiş yerlerinde çakılıp kalmışlar. Kalaycılardan kazancı Salih yaya olarak biraz daha yürüyünce dağın tepesinde kocaman bir ejderhanın oturup, etrafına alevler püskürttüğünü görmüş çok fazla yaklaştığı için geriye de  dönememiş, hemen tüfeğini ateşleyerek, tek kurşunla ejderhayı vurup öldürmüş sonra yollarına devam ederek göçer beyinin çadırına varmışlar. Bey şaşırarak “siz nasıl geldiniz yolunuzun üstünde bir ejderha var. Bir gelinimizle bir devemizi yedi” diye sorunca kazancı Salih de ejderhayı öldürdüğünün söylemiş. Buna çok sevinen göçer beyi, salihin sırtını sıvazlayarak kızını ona vermiş.


Karacadağla ilgili son efsanemizde şöyle: Diyarbakır beyinin çok  güzeli bir kızı varmış. Beyin yanında marangozluk yapan yoksul bir delikanlı, beyin kızına aşık olmuş. Anasına gidip, beyin kızını kendisine istemesini söylemiş. Anası her ne kadar, bu işin olamaya­cağını anlatmaya çalışmışsa da oğlunun yalvarma­larına dayanamayarak, beye gidip durumu anlat­mış. Bey kadını dinledikten sonra,kızıma oğluna veririm ama bir şartla demiş; “Benim de çok sevdiğim bir oğlum vardı. Bir gün atalarımızdan kalma değerli kılıcımızı alarak, dağda yaşayan ve insanlara zarar veren ejderhayı öldürmeye gitti fakat, ejderha onu öldürdü ve kılıç da dağda kaldı. Eğer, oğlun ejderhayı öldürür ve atalarımızdan kalan değerli kılıcıda bana getirirse kızımı ona veririm” demiş.


Anası gelip olanları oğluna anlatınca, deli­kanlı anasıyla helalleşip hemen dağa gitmiş. Ej­derha oğlanı görünce, ağzından ateşler püskür­terek, daha delikanlı davranamadan, onu yakıp öl­dürmüş. Oğlan can acısıyla öyle derin bir ah çek­miş ki, feryadı gökleri titretmiş. Bu çığlığı işiten anası, oğlunun öldüğünü anlamış ve duyduğu büyük acıyla şunları söylemiş.


 


Sandın olacak düğün


Kara gün oldu bugün


Oğlumu alan dağlar


Sen de karaya bürün


 


Acılı ananın bu bedduası üzerine dağ kararmış ve bundan sonrada bu dağın adı Karacadağ olmuş.

Halen zirveye doğru yaklaşınca duyabilen kulaklar Ejderhanın solumasını hissedebilirmiş

2.223 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir