Mahmut Çepoğlu
9 Mart 2006
KAğIT PEÇETE SOFRADAKı YERıNı ARIYOR
Gözümüzü açtığımızda lavabo diye bir olay yoktu. Resmi daire dışında lavabo bulmak meseleydi. Öteden beri Osmanlı döneminde kullanılan ve “selepçe” adı verilen su dökülerek üzerinde el yüz ve ağız yıkanan kaplar vardı. Kabın üstü kapaklıydı. Ağızdan artık suların görünmemesi içindi. Berberlerde de buna benzer, insanın boynuna yerleşecek şekilde kanarı oyulmuş bir kap kullanılırdı. Lavabonun hayatımıza girmesiyle bu kaplar zamanla misyonlarını doldurduklarından yok oldular.
Kırsal alanda yemekten sonra kimileri su döker sabun verir, havlu tutarlardı. Bir sekinin veya yüksekçe bir yere oturulur, dökülen sudan sıçrayan su damlacıklarının üstünü başını kirletmemesine özen gösterilirdi. ıbrikle dökülen suyla eller yıkanırdı. Suyu az ve düzenli dökmek, dökülecek zamanı bilmek köy yerinde bir meziyetti.
Kırsal alanda ve şehirde kenar mahallelerde özellikle Kürtlerde giysi olarak kullanılan bervang yada bervan denilen öne bağlanın mutfak önlüğü türündeki bu giysi kadınların üzeri kirlenmesini önlediği gibi bazen sofrada el temizliğinde rahatlıkla kullanılırdı. Bu giysi iş için kullanıldığı gibi işin dışında temiz ve daha alımlı renklileri vardı. Türkülere geçmiş olan bu berfang’in ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. “Kara çadırın kızı, bervanesi kırmızı”
Zaman zaman kalabalık yemeklerde el yıkama yerine bir havlunun bir tarafı ıslatılır sabunlanır ve misafirler bunu elden ele gezdirerek eller ve ağızlar ıslak tarafla silinir kuru tarafla kurutulurdu. Bu ilkel davranış şehir toplumunda da görünce üzülmemek elde değil. Üstelik bu insanlar şehrin kaderinde söz sahibi olanca insan kahroluyor.
şehirde su dökülerek eller yıkanırken daha sonra varillere yada çeşitli kulplu kaplara su doldurularak bir nevi lavabo şeklini alırdı. Eller yıkandıktan sonra havlu verilirdi. Zamanla evlerde kadınların el bezi dedikleri, el işlemesi renkli bezler, küçük havlular kullanılmaya başlandı. Sofradan kalkıp el yıkamaya gerek duyulmazdı. Bir tabak içinde sunulan bu bezlerin bir kısmı sabunlanmış, ıslak bir kısmı kuru olarak getirilirdi. Misafirin sofradan kalkmadan ellerini temizleme işlevini görürdü. Bunu yine birkaç misafir aynı anda kullandığından bununda sağlıklı olduğu söylenemezdi.
Modern yaşamın gelişmesiyle apartman hayatının getirdiği mecburiyetler avlulu evlere kadar girdi. Yaşama renk katan lavabo ile sağlıklı bir temizlik başladı. Derken sofralarda kağıt peçeteler kullanılmaya başlanıldı. Köy yaşamını şehirde sürdürenler apartman hayatına, sağlık koşullarına bakmayıp hala elden ele havlu gezdirenler olduğu gibi ıslak elbezleri verenlere de rastlanmaktadır. Kağıt kullanma geleneğini yaymak bir eğitim sürecini gerektirir.
Peçetenin geçmişine baktığımızda halk arasında elbezi, mendil, yemek bezi yada peşkiri olarak adlandırılmaktaydı. Bunların kimileri dört köşe kimileri dikdörtgen şeklinde bezlerdi. Yere çömelerek yenilen yemeklerde üzerlerine dökülmesin diye dizlerinin üstüne örtülürdü. Kimi evlerde bu nakışlanır süslenirdi.
Yer sofrasının zamanla kalkmasından ve masalara taşınmasından dolayı bu kez masa örtüleri ve masa bezleri kullanılmaya başlandı. Gelişen kağıt peçeteler bu kadar masraflı olan sofra bezlerinin ortadan kalmasına neden oldu.
Kapitalizmin gelişmesiyle pazarların açılması ve satışların yapılması için kağıt peçete zorlada olsa kullanımda kendi yerini buldu. Hala da kağıt kullanmanın günah olduğunu bu nedenle bez ve havlu kullananlar olması şehirde oturup medeniyetten nasibini almadıklarının göstergesidir. Temizliğe önem vermek, sağlıklı koşulları yaratmak, aynı zamanda edebin ve görgünün gereğidir.