Sabri Dişli
13 Mayıs 2008
Sorunlar karşısında en kolay olan deve kuşu pozisyonu almaktır… Sorunu divanın altına süpürmekte ayrı bir yöntemdir…
Bunlar arasında yellenme de vardır…
Fıss… K
ötü koku çıkar, fiili yapan bilir.
Efendim imaj!
Vay senin imajına!
Daha dün bir baba kendine sığınan kızını, namus, töre adına öldürmedi mi?
Evvel ki gün beşkardeş birden üç kuruşluk tarla uğruna öldürülmedi mi?…
En çok doğurgan il de Urfa değil mi?
Bu şehrin nüfusunun özellikle kırsal kesimin yüzde ellisinden fazlası “igal yada puşu” takmıyor mu?
Çok evliliğin yasal olduğu 1880–1990’lı yıllarda bile çok eşli oranı % 3’ü teşkil ederken* bugün yasal olmadığı halde % 6-7’lere Urfa da çıkmamış…
Öyle mi?
ıl genelinde 300 binin üzerinde konargöçer tarım işçisi barındıran Urfa değil mi? Yani nüfusunun % 25’i….
Tam da bu bugünlerde ılköğretimde 60 kişilik sınıflar ürün toplama mevsimi nedeniyle 6–7 kişiye düşmemiş mi?
Suruç’ta su sorunu yok mu?
Kuraklık yok mu?
GAP’ta sorunlar bitti mi ki!
Bütün bunları konuşamayacağız da…
Neyi konuşacağız.
şehrin Ekâbirleri, entelektüelleri, akademisyenleri, Ticaret odaları ve STK temsilcileri, Baro, Belediye, Basın, Sosyologlar… vs. erkan dururken, bu konuları yalnız puşulular mı konuşacak!
Siyaset Meydanın yapılacağı gece erkânın hepsi hazırdı…
Ordaydı.
Yok saymak isteyenlere inat, sorunların asıl parçası ve muhatabı olan puşulular da vardı… Çok eşliler de vardı…
Sıra gecesi grubu bile vardı…
Yenişehir’de Bahçelievler’deki sırça köşklerinizde “ıyi ki de konuşulmadı”, “Ne iyi ettiler iptal ettiler”, “Aslanlarım!” diye siz konuşa durun.
ımaj elden gidiyor diye sorunlara “puşu” takıp divanın altına süpürün… Sonra da sorunları aşamayan insanların Marjinal kesimlerin kucağına düşmesine seyirci kalın…
Senelerce “Kürt” kelimesinden telaffuz etmedik de n’oldu?
Susmak isteyen istediği kadar susma hakkını kullanabilir, ama hiç kimsenin başkalarını susturmaya hakkı yoktur.
* Urfa Sancağı-Hilmi Bayraktar ”1880–90 Yıllarda”