İbrahim Halil Okuyan
5 Şubat 2007
Özellikle sonbahar aylarında Urfa mutfağının temel uğraşılarından olan “ısot” kırmızı pul biber, kapsadığı baharat vitamin ve mineralleri ile Üniversite bilim adamlarının da ilgileri alanında yer almağa başladı. Aslında kırmızı biberle ilgili araştırmalar yeni değildir. 15. yüzyıldan beri bilinmekte, 16. yüzyıldanberi de Avrupa ve Osmanlı topraklarında tanınmaktadır. Ancak, muhtevasındaki acılığı veren “Capsaicin”-kapsaisin maddesinin keşfi 1846 yılında olmuş, bu tarihten sonraki araştırmalarda isot’la ilgili hergün yeni bir buluş ortaya çıkarılmıştır. Çiğköftemizde ve yerel yemeklerimizde sevilerek tüketilen isot, üzerinde Harran Üniversitesinde de araştırmalar yapılmakta, mukayeseli bilgiler elde edilmektedir. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. ıbrahim Hayoğlu; “Urfa Biberinin Bazı Özellikleri ve ınsan Sağlığı Üzerine Etkisi” konulu bir araştırma yaptıklarını, Laboratuvar koşullarında yeni bilgilere ulaştıklarını açıklamış, böylece isotla ilgili bilgilerimiz daha zenginleşmiştir. ıngiltere’de yapılan bir araştırmada kanser hücrelerini yok’etme özelliği bulunan acı kırmızı biberin muhtevasındaki kapasisin miktarının Urfa ve Maraş biberinde fazlasıyla bulunduğu anlaşılmış, ancak aroma yönünden Urfa biberinin ayrı bir üstünlüğü olduğu da kayd’edilmiştir. Anavatanın Meksika yahut Hindistan olduğu ifade edilen kırmızı biber, üretimi, çeşitli şekillerde işlenmesi ve tüketimi itibariyle Güneydoğu Anadolu’da gurbete çıkmış gibi değil, öz vatanına kavuşmuş gibidir. Bu durum Ülkemizde ve Ortadoğuda böyle bilinmekte, yemek türlerinden ve tüketimi nisbetinin çokluğundan bu şekilde yanısmaktadır. Kırmızı biber üretimi ve işlenmesi Urfa’mızda bir sektör oluşturmuş, iç tüketimle beraber dış ülkelere ihracatı da yapılmış, bölgemiz için önemli bir gelir kaynağı oluşturmuştur. Gerek kendi imkânlarıyla kırmızı biberi kurutup isot-pul biber haline getirenler ve gerekse şanlıurfa Belediyesinden aldıkları mikrokredi’lerle bu işi aile boyutunda yürütenler, denilebilirki dünyanın en güzel aflatoksinsiz isotlarını çoğaltmakta ve bununla geçimlerini sağlamaktadırlar. Zaten herbiri bir “ısot Eksperi” niteliğinde olan Urfalılar pratik olarak isodun iyisini, kötüsünü bir bakış ve tadım ile anlamakta; gerektiğinde hem kendileri kullanmakta veya isteyene gönderebilmektedirler. Harran Üniversitesinin konu ile ilgilenmesi de kanser gibi ağır bir hastalığın iyi iyileştiricisi de olan bu baharatın düzenli üretim ve tüketiminde bilimsel araştırmalar yapması elbette halkımızı sevindirmiştir. Kendilerine çalışmalarında başarılar diliyoruz.