İbrahim Halil Okuyan
13 Şubat 2012
Sözcük kökeni olarak Yunanca seviyorum,
Peşinden koşuyorum,
Arıyorum anlamına gelen “Phileo” ve bilgi, bilgelik anlamına gelen “Sophia” sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin.
Philosophia; Bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına gelmektedir. “Filozof” da bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.
Felsefe, bir konu üzerinde insanların akıl ve mantık yolu ile inceleme ve araştırmalarla elde ettikleri sonuçlardır.
Her şeyin aslını arama ve ne için var olduğunun sebebini bulmak için çalışma demektir.
Felsefe ile meşgul olanların, hem ruh, hem de fen bilgilerinde çok derin bilgi sahibi olması gerekir. Fakat bir insan,
Ne kadar ilmi olursa olsun,
Yanlış düşünebilir veya yaptığı araştırmalardan yanlış sonuçlar çıkarabilir.
İşte bunun içindir ki felsefe, hiçbir zaman kesin sonuçlar vermez.
Bir şeyi okuyan veya işiten insanın,
Bunları mutlaka kendi akıl ve mantık süzgecinden geçirmesi gerekir.
Her felsefenin bir de zıddı vardır.
Her iki düşünceyi karşılaştırmak gerekir.
Birçok felsefi düşünce zamanla değişebildiği için hiçbir zaman kesinlik taşımaz.
Genç bir adam, İmamı Azamlardan birini ziyaret ederek,
İslam’ın tüm inceliklerini öğrenme isteğini dile getirir…
İmam sorar: “Arapça biliyor musunuz?”
“Evet,” der istekli öğrenci…
Peki, İngilizce, Fransızca?
“Evet.”
“Peki, İslam felsefesini biliyor musunuz?”
“Hayır, ama endişelenmeyin…
Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe okudum.
Harvard üniversitesinde Aristo ve Sokrates mantığı üzerine doktora yaptım.
Şimdi de İslam felsefesi üzerine çalışarak eğitimimi tamamlamak istiyorum.”
İmam, delikanlının İslam felsefesini öğrenmeye henüz hazır olmadığını söyler.
“Ancak,” diye ekler…
“Mantık konusunda sizi sınayabilirim. Eğer sınavı geçerseniz, size İslam felsefesini öğretirim.”
İki parmağını kaldırır: “İki hırsız bacadan süzülerek bir eve girer.
İçeri girdiklerinde birinin yüzü temiz, diğerinin kirlidir… Sence hangisi yüzünü siler?”
“Kirli olan,” der delikanlı heyecanla…
“Yanlış.
Basit bir mantık.
Yüzü kirli olan, temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu düşünür.
Yüzü temiz olan ise, kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu düşünür.
Yani yüzünü silen yüzü temiz olandır…”
Delikanlı çok etkilenir…
“Çok akıllıca, ama beni bir daha sınayın,” der.
İmam soruyu tekrarlar.
Delikanlı, “Yüzü temiz olanın yüzünü sildiğini zaten söylediniz,” der.
“Yine yanlış,” der imam…
“Mantık çok basit…
Yüzü kirli olan temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu sanır.
Yüzü temiz olan, kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu sanır.
Kirli yüzlü adam, temiz olanın yüzünü sildiğini görünce, o da yüzünü siler…”
Delikanlı, “Bu da akıllıca,” der…
“Hiç düşünmemiştim… Ama beni bir kez daha sınamanızı istiyorum.”
İmam, aynı soruyu tekrar sorar.
Delikanlı bu kez uyanık davranır: “İkisi de yüzünü siler…”
“Yine yanlış,” der imam…
“İkisi de yüzünü silmez.
Mantık basit: Yüzü kirli olan, temiz olana bakar ve kendi yüzünün temiz olduğunu sanır. Yüzü temiz olan ise arkadaşının kirli yüzünü görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu sanır.
Ancak, yüzü temiz olan, yüzü kirli olanının yüzünü silmediğini görünce o da yüzünü silmez. Dolayısıyla ikisi de yüzünü silmez…”
Delikanlı umutsuz bir halde,
“Ben İslam felsefesini ve mantığını öğrenecek niteliklere sahibim,” der…
“Beni son kez sınayın…”
İmam aynı soruyu sorar…
Delikanlı, “İkisi de yüzünü silmez,” der.
“Yanlış,” der imam.
“İslam felsefesini anlayamadığınızın artık farkında mısınız?
Bu işin bu kadar kolay olmadığının?
Aynı bacadan giren iki adamın birinin yüzü temiz, diğerinin yüzü kirli olabilir mi?
” İslam böyle KİRLENDİ ve kimse FARKINDA DEĞİL !…”
Sözün Kısası
Bin sene de okusam.. “Ne Biliyorsun” diye sorsalar bana? “HADDİMİ” bilirim derim!…
Hz. Mevlana
*Alıntı
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
13.Şubat.2012 Şanlıurfa