İbrahim Halil Okuyan
31 Ekim 2006
Aslı arapça olan bu kelime Türk Dil Kurumunun yayınlamış olduğu Türkçe Sözlükte; “Gericilik geri dönücülük” olarak açıklanıyor. 1923 yılından beri Cumhuriyetle idare edilen demokratik Ülkemizde hâlâ bu evsafta insan kaldı mı, veya kaldı ise 70 milyonluk Türkiye’de yüzde kaç oranındadır bilmiyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere askeri erkan, Üniversite Rektörleri ve Ana muhalefet Partisi ulema ve siyasiler “Memlekette irtica vardır” diyorlar, Cumhuriyetin lâikliğin korunması telâşına düşüyorlar. Diğer yanda iktidar Partisi ileri gelenleri ise “ırtica tehlikesi yoktur” diyorlar ve karşı görüşte olanları ikna etmek için “ırtica”yı yeniden gözden geçirelim. Bunun sosyal, politik yönlerini inceliyelim. Dialoğa girelim, gerekiyorsa Milli Güvenlik Kurulunda ele alalım, tartışalım. Gerçekten bir tehlike varsa hep birlikte üstüne gidelim. Yurdu bu afet(!) ten kurtaralım..” tezini ileri sürüyorlar. Ne yazık ki, şimdilik buna sıcak bakan olmuyor. Hakikaten Memlekette irtica varsa Güvenlik Kuvvetleri ile birlikte halk olarak da üzerine gidelim. Cumhuriyete, Yurdun bütünlüğüne ve demokrasiye gelecek muhtemel zararları önliyelim. Eğer böyle bir tehlike yoksa bunun kafa karışıklığından kurtulalım. Memlekette başka dert mi yok? Terör binlerce evlâdımızı yedi. Bugün sâkin görünüyorsa da her an yeniden türlü türlüsü hortlayabilir ve canavarlığına devam eder. Ve başımızın belâsı “cehalet”i 80 küsûr yıl içinde başımızdan ne derecede def’edebildik? Bunu samimiyetle bir sorgulayalım. Masaya yatıralım, gerçek bir teşhis ve ameliyatla icabına bakalım. Milli Eğitimimiz bizi niye hâlâ “Uygar ülkeler düzeyine ulaştıramadı?..” niye Memlekette hâlâ okul, sınıf, öğretmen, kaliteli öğrenci sıkıntısı içerisinde bocalıyoruz? Bayramlarımızı niye hâlâ gerçek bir anlayışla kutlama, bayramı sosyal, kültürel, ekonomik düzeyi niye hâlâ yaşama seviyesine gelemedik? Milli Eğitim alanındaki noksanların tamamlanması için daha kaç çeyrek yüzyıl lâzım? Hiç hesaplama zahmetine katlandık mı? Bugün hâlâ “irtica”dan bahs’ettiğimize göre dini ve ahlâki değelerimize nasıl bakıyoruz? Bakışımızda bir eksantrik durum yok mu? Doğru bakışlar olduğu asırlarda neden ilerlemişiz, aksi durumlar bizi niye geride bırakmış? Hiç mukayesesini yapıyor muyuz? Memleketin en üst düzeyindeki makamlara seçilmiş veya atanmış, örnek alınması gereken büyüklerimiz maalesef iki kamp’a ayrılmış. “Memlekette irtica var-yok” söylemini geliştirerek bizzat kendilerini ve halk’ı gerdikçe geriyorlar. Galiba bunun vicdani ve tarihi sorumluluğunda unutur gibi oluyorlar. Umarız ki, bu çirkin durum daha fazla devam etmez. Akıl yoluna girilir. Memlekete ve yurttaşa gerekli meseleler için kafa yorulur. ırtica denilen illet de böylece kendiliğinden buharlaşır gider inşallah..