Mehmet Göncü
7 Ocak 2015
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi tecrübe yaşanarak öğrenilen en önemli bir hayat
olgusudur.
İşte
bu kural bütün canlılar için geçerlidir.
Örneğin;
kafeste doğup büyüyen aslan, deneyimi ve pratiği olmadığı için avlanma bilmez.
Bu
aslan kafesin dışına bırakılırsa, avlanma yeteneği gelişmediği için aç kalır ve
sırtlanlara yem olur, belki de tilkilerden dayak yiyebilir.
Bir
örnek olarak anlatmak istediğimiz aslan olayı tüm canlılar için geçerlidir.
Nitekim;
bazı televizyon kanallarında izlediğimiz hayvanlar âlemi ile ilgili
belgesellerde bu husus görsel olarak da anlatılıyor.
Sevgili
okuyucularım, şuurlu bir canlı olan insan için de bu kural geçerlidir ve de çok
önemlidir.
İnsanlık
âleminin bilinen tarihini incelediğimizde anlarız ki âdemoğlunun yaşam boyu
elde ettiği en sadık dostları tecrübeleridir.
Diğer
dostların kurguları menfaat ilişkisi ve çelişkisi üzerinedir.
Kişiler
birbirleri ile menfaat varken dost, menfaat bozulunca düşman olurlar.
Bu
hususta Sezar-Bürütüs olayındaki gibi binlerce yaşanmış olayı örnek
verebiliriz.
Keza;
konu ile ilgili yazılmış birçok şiir, deyim ve atasözü de vardır.
İsterseniz
fazla zamanınızı almamak için Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e yazdığı bir
şiirle bu günkü yazımızı bitirelim.
Aziz
okuyucularım, bizim gençlik yıllarımızda dost meclislerinde ve sıra gecelerinde
dinlediğimiz öykü aklımda kaldığı kadarı ile şöyledir:
Yavuz
Sultan Selim henüz Şehzadeliği döneminde iken, tebdili kıyafet yapıp İran’a
gider. İran’da kaldığı handa eğlence amaçlı satranç oynar ve herkesi yener. Bu
usta oyuncuyu Şah İsmail duyar ve kendini satranç oynamak üzere saraya çağırır.
Oyun uzar. Herkesi yeneceğini sanan Şah, Yavuz karşısında zorlanır. Yavuz da
misafiri olduğu Şah’ı yenmek istemez ve oyun berabere biter. Şah İsmail,
rakibinin kibarlığını anlar ve kendisine bir kese altın verir. Yavuz, İran’dan
ayrılırken, o keseyi bir taşın altına koyar. 1514 tarihinde gerçekleşen
Çaldıran Meydan Muharebesinden sonra Yavuz, lalasına o taşı gösterir, taş
kaldırılır ve altınların koyduğu yerde olduğunu birlikte görürler. Ben şahsen
50 yıl önce Van ilimizin Çaldıran ilçesi hudutları içerisinde Yavuz’un da
büstünün olduğu bu ovayı gidip gezdim. Bu bağlamda konu ile ilgili Yavuz’un
uyarıcı mahiyette Şaha gönderdiği şiir ise şöyledir:
“Sanma
şahım, herkesi sen sâdıkâne yâr olur.
Herkesi
sen dost mu sandın, belki ol ağ yâr olur.
Sâdıkâne
belki ol, bu âlemde dildâr olur.
Yâr
olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur.
Yavuz Sultan Selim Han
Aslında
Şah İsmail de Yavuz gibi çok iyi bir şairdir ve ülkesinde çok sevilen bir hünkârdır.
Değerli
okuyucularım, 500 yıl önce yaşanmış bir olayı bu yazıyla dile getirmiş olduk.
Bu manada ebedi hayata intikal etmiş olan her iki hünkara da yüce ALLAH (cc)
rahmet etsin ve mekânları cennet olsun.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan engin gönüllü
dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…