Ali H. Demir
2 Ekim 2007
Çocuğa tutumlu olmayı, sevgi ve saygılı bir şekilde davranmayı, yardımsever olmayı, çevresine iyi bir örnek haline gelmeyi, temiz olmayı, güzel davranışlar sergilemeyi, ölçülü olmayı, çalışkan olmayı, boş zamanlarını iyi, güzel ve yararlı işler yaparak geçirmeyi, güzel alışkanlıklar edinmeyi, iyi bir insan olmayı nasıl öğretebiliriz?
Okul bireyden istenen tüm bilgi, beceri, tutum, değer ve alışkanlıkları kazandırmada yeterli değil midir? Bu soruya cevap verirken söylenebilecek bir çok şey var. Okula yüklenen fonksiyon zaten bu diye düşünülebilir. Ancak okul, okulda öğrencilerin geliştirilmesinden sorumlu kişiler, okulun yüklendiği işlevi yerine getirmesini sağlayan tüm diğer kişiler üzerlerine düşen görevleri tam olarak yerine getirdikleri takdirde okulun işlevini belki yerine getirebileceğini söyleyebiliriz. Aslında okuldaki tüm ilgililerin görevlerini tam olarak yerine getirdiği zaman bile okulun işlevini tam olarak yerine getirebileceğini söylemek zordur. Zira okul hammadde olarak aldığı öğrenciyi boş bir levha olarak alıp istediği şeyleri üzerine yazabilen bir makine ve okula gelen öğrenciler de buna hazır otomatikleşmiş makineler değil. Hem okul hem okula gelen öğrenci kendine özgü çok çeşitli niteliklere sahip kompleks varlıklar. Özellikle öğrenci bu yönüyle çok daha kompleks bir yapıya sahip. Bir kere öğrenci bir ailenin yani toplumsal bir grubun üyesi olarak toplumda var olurken okulun bir üyesi oluyor. Okulun üyesi olduktan sonra da içinden geldiği gruptan tamamen soyutlanmıyor. Okul dışındaki zamanlarda yine aynı grubun ve bu grubu çevreleyen daha geniş bir toplumsal çevrenin içine giriyor. Bu durum okulun öğrenci üzerinde ortaya çıkarmaya çalıştığı değerlerin benimsenmesini büyük ölçüde etkiliyor.
Öğrenci veya evdeki çocuğun edinmesi gereken bilgi, beceri, değer, tutum ve alışkanlıkların sayısındaki fazlalık nedeniyle bunların tümünün okulda kazandırılması imkansız görünmektedir. Zira gelişen toplumsal yaşamla birlikte bireyin içinde yaşadığı toplumda bilmesi, yapması gereken bir çok konu alanı ortaya çıkmaktadır. Karmaşıklaşan yaşamın ortaya çıkardığı bu alan çeşitliliği bireyleri, bireylerin gelişiminden sorumlu kişi ve kuruluşları daha bilinçli, dikkatli, sistemli olmaya zorlamaktadır. Toplumda herkesin bu durumun farkında olduğunu söylemek oldukça zordur. Toplumu oluşturan tüm bireylerin, toplumsal hizmetleri sunan kurumsal yapıların üzerine düşen görevleri, işleri yerine getirirken neyi, nasıl ve niçin yapmaları gerektiği konusunda bilinçli olmaları gerekmektedir. Bu bilinç düzeyinin yüksek olduğu durumlarda işler daha düzenli yürürken bilinç düzeyinin düşük olduğu durumlarda düzensizlik, karmaşa ve verimsizlik ortaya çıkmaktadır. Toplumsal yaşamın içinde var olan karmaşada kimin doğru işleri yaptığını belirlemek de oldukça zordur. Bu karmaşa içinde herkes bir şeylerle meşgul iken herkesin bir şeyler yapıyor gibi göründüğü yerde kimin doğru işleri doğru zamanda yaptığını belirleyebilmek oldukça zor. Toplumda hangi alanda iş yapan kiminle görüşürseniz, konuşursanız kendince haklı olduğunu görürsünüz. Herkesin haklı olduğu bir yerde işler nasıl düzelecek? Oldukça zor bir soru.
Bu nedenlerden dolayı okula gücünün üstünde işlevler yüklememek gerekiyor. Yani okullar var ve çocuklar okula gönderilince yapacak bir şey kalmıyor diye düşünmemek gerekiyor. Toplumda herkesin, her yetişkinin toplumsal yaşamla ilgili yapması gereken görevleri vardır. Her bireyin üzerine düşen bu görevleri yerine getirmesi gerekiyor ki küçükler istendiği gibi yetişebilsin. Toplumsal yaşam istenen düzeye çıkabilsin. Eğitim kurumları kendilerine yüklenmiş misyon doğrultusunda bir insan tipi yetiştirmeye çalışırken toplumu oluşturan her birey de toplumun istediği türde ideal insanın sahip olması gereken özellikleri sergilemelidir. Eğitim kurumlarının hedeflediği insan tipi ile toplumun benimsediği ideal insan tipi birbirine ne kadar çok benzerse ve bu tip örnekler ne kadar çoğalırsa yetişenler de o kadar kolay şekillendirilebilir.
Bunun yapılabilmesi için toplumda herkesin benzer düşüncede olması gerekiyor. Herkes üzerine düşenin ne olduğunun farkında olması ve bu sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmek için çaba göstermesi gerekiyor. Bunun için ise toplumun tümünü kucaklayacak değer sistemlerine ihtiyaç vardır. Bu değer sistemleri toplumdaki her kurum ve her birey için benzer şeyler ifade etmesi gerekiyor. Böylesi bir değer sistemi toplumdaki kişi ve kurumlara rehberlik edebilir. Herkes tarafından ortak bir şekilde kabul edilmiş yol gösterici değer sistemlerinin varlığı bireyler ve kurumlar için de büyük önem taşır. Selam ve saygılar….