Cüneyt Gökçe
18 Ocak 2013
Toplumda, kullandığı sözcüklerin ne anlama geldiğini bilmeyen o kadar insanımız var ki… Kimimiz, kulaktan duyma ifadeleri o denli pervasızca kullanırız ki, ne anlama geldiği bizi çok da ilgilendirmez. Bir kısmımız da konuşmalarımıza –deyim yerindeyse– “hava” katmak için, anlamını bilmediğimiz pek çok sözcük kullanırız.
Oysa; en doğrusu “bilerek” konuşmak ve “düşünerek” iletişim kurmaktır.
Mesela çoğumuz:
“Evelallah” sözcüğünü konuşmalarımız arasında kullanırız ancak kaç kişi bunun: “Önce Allah, Allah’ın izniyle” manasına geldiğini düşünerek kullanır.
Ya da konuşurken:
“Eyvallah” deriz de, bu kelimenin: “Hakla kabul ettik, her şey Haktandır. Memnuniyetle…” manalarına geldiğini hiç düşünüyor muyuz?
Peki ya, sıkça kullandığımız “Fesübhanallah” kelimesinin çok anlamlı bir zikir ve ibadet olduğunu ve bunun: “Allah her türlü noksandan münezzehtir” manasına geldiğini aklımızın ucundan geçirmiş miydik?
“Neuzübillah” sözcüğünün de bir nevi dua olduğunu ve: “Allah’a sığınırız” şeklinde tercüme edilebileceğini düşünmüş müydük?
Bazen sıkılırken ya da birine kızarken ağzımızdan çıkan “Hasbünallah” ifadesinin güzel bir tevekkül ve iman sözcüğü olduğunu ve: “Allah bize yeter” anlamına geldiğini bilerek kullanıyorsak O’na (c.c) yalvarıp yakarma makamında olduğumuzu ve her problemimizde bize kafi geldiğini dile getirdiğimizi unutmayalım.
“Maazallah”ın da tıpkı “Neuzubillah” gibi Allah’a sığınma ve O’nun koruması altına girme anlamında: “Her türlü kötülüklerden Cenab-ı Allah`a sığınma”yı ifade ettiğini ve bu ifadeyle başka sığınağa ihtiyacımızın olmadığını ve olmayacağını dillendirdiğimizi bilelim.
En çok yanlış kullandığımız hatta yanlış yazdığımız ifade ve terkiplerin başında “İnşallah” ve “Maşallah” kavramları gelmektedir. Çoğu kez –bağışlayın, ama– haddimizi de aşarak bu iki kavramı alay ve ukalalık konusu yaparız.
Örneğin, şehir içi midibüsünden iniyorsunuz arabanın içinden birisi size:
–Dikkatli olun, diye uyarıda bulunuyor ve sağdan-soldan gelen araçlar konusunda uyanık olmanızı tembihliyor.
Siz de usulce:
–İnşaallah efendim, diye mukabelede bulunuyorsunuz ve teşekkür ediyorsunuz.
Bu kez onun belgeliğiyle karşılaşıyorsunuz. Diyor ki:
–Bu işin “inşallah”ı “maşallah”ı yok…
Halbuki, “inşaAllah” sözcüğü: “Eğer Allah dilerse” manasına gelen çok önemli bir tabirdir. Bu ifadeyle, her şeyin O’nun tasarrufunda olduğunu, gerçek failin başkası olamayacağını, tek yetki sahibinin Allah olduğunu dile getiriyorsunuz. Bu durumda “inşallah yok” demek; tasarruf ve yetkisini inkar edip yok saymak anlamına gelir. Böylece kişi farkına varmadan imanını tehlikeye sokar.
Aynı şekilde “MaşaAllah” sözcüğü de: “Allah’ın dilediği şey” anlamını ifade eder ki, bununla yüce Allah’ın sanat ve marifetinin büyüklüğüne dikkat çekilir.
Durum böyle iken, özellikle “İnşaAllah” sözcüğünü hafife almadan kullanalım ve hayatımızın önemli bir prensibi haline getirelim. Unutmayalım ki, teşebbüs bizden; o teşebbüsümüzü başarıya ulaştırmak Allah’tandır. Biz kesb ederiz; O, halk eder. Yani yaratır. Maksatlarımızın gerçekleşmesi için, yapılması gerekenlere başvurmak O’nun emridir. Tembelce yatmamamız gerektiği hususu yine O’nun buyruğudur. Sebeplere başvurduktan sonra güzel sonucu O’ndan beklemek gerçek tevekkülün ta kendisidir.
Uzun sözün kısası, cahilce “İnşallah-maşallah yok” demeyelim.
“İnşaAllah da vardır, MaşaAllah da”…