Remzi Mızrah
26 Kasım 2009
Bir öğretmenler günü daha geldi ve geçti. Birçok ilde bu anlamlı günle ilgili programlar düzenlendi.
Urfa bu yıl en çok öğretmen atamasının yapıldığı illerden biri. Türkiye’nin her tarafından birçok branşta hizmet verecek eğitim çalışanları bu toprakların çocuklarını eğitmek adına bu görevlere atandılar. Onlardan tek isteğimiz, bu toprakları sürgün yeri gibi görmeden en azından bulundukları zaman zarfında kendilerine emanet edilen o taze beyinlere bir şeyler öğretebilmenin çabasına girmeleridir.
Bu anlamda bugün, Urfaya Sürgün edilmiş bir öğretmenin yaptıklarından bahsetmek istiyorum. Bu öğretmenin adı İhsan Şerif Saru.
İhsan Şerif 1866 yılında İstanbul kadırgada doğmuştur. 4 yaşında babasını kaybetmiştir. Enderun Okulunda yatılı okuyarak yetişmiş, daha sonra Askeri Tıbbiye o zamanki ismiyle Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye devam etmiştir. İyi bir Fransızca eğitim gördüğü için askeri tıbbiyeden ayrıldıktan sonra çeşitli yerlerde tercümanlık yapmıştır. Tercümanlık göreviyle birlikte dönemin önemli okullarından olan “Numune-i Terakkiye” de tarih öğretmenliği görevini de yürütmüştür.
İhsan şerifin sürgün olmasının nedeni; o dönem II Abdülhamit yönetimini devirerek Meşrutiyet yönetimini getirmeye çalışan “İttihat ve Terakki” derneğinin aktif bir üyesi olmasıdır. İktidarı devirmeye hazırlanan bu gizli örgüt deşifre edilince birçok üyesi tutuklanmış, İhsan Şerifte bazı arkadaşlarıyla birlikte sürgün edilmiştir. Önce İskenderun daha sonra Halebe götürülmüş daha sonra “İkamete memur” olarak bulunacağı yer olan Urfaya sevk edilmiştir.
İhsan Şerif, Urfada Rüştiye Okulu başöğretmenliğine atanır. Bu görevle birlikte camilerde açılmış olan iki ilkokula da nezaret eder.
Urfa’daki sağlık şartları yeterli olmadığından kendiside dahil aile fertlerinin tamamı yörede güzellik denilen Şark Çıbanı çıkarırlar. Oğlu Kamran ayrıca trahom hastalığına da yakalanır. Urfa sürgünündeki beş yıl bu şekilde geçer. Beşinci yılda bunalıp sıkıldığı için 1901 yılında Halep Valisine başvurup daha iyi bir göreve tayin olmayı istese de bu istek karşılıksız kalır. 1902 yılında Urfa’daki rüştiye okulu iki sınıf eklenerek idadi okulu derecesine yükseltilir, İhsan Şerifte Urfa Mektebi İdadisi müdürlüğüne getirilir. Urfa idadisinde Din bilgisi ve Arapça dersini Hoca Abdurrahman Efendi, Farsça ve ahlak dersini Şeyh Saffet efendi, güzel yazı dersini hattat Ahmet Refik bey(lobut Ahmet), Fransızca, tarih, sağlık bilgisi ve ziraat dersini de İhsan Şerifin kendisi verir.
İhsan şerifin gayretiyle idadi öğrencilerinin kıyafetlerinde de bir yenilik yapılır. Öğrencilerin entari yerine Siyah setre pantolon giymeleri teşvik edilir. Galatasaray lisesinin üniformasını andıran bu kıyafet mahalli zihniyet tarafından pek hoş karşılanmaz hatta pantolon giyenlerle “Karabacak” diye alay edilir. Ayrıca kıyafetin belli bir maddi külfet getirmesi de kabullenilmesini zorlaştırır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen öğrencilerin bir kısmına üniforma giydirmeyi başarır İhsan şerif.
Urfa idadisi iyi eğitilmiş gençler yetiştirir. Yüksek öğrenim imkânı olmadığından İhsan Şerif bu konuda da gençlere elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışır. İstanbul’a yolladığı veya bu anlamda yardımcı olduğu gençlerden birçoğu önemli mevkilere gelirler.
İhsan şerifin Urfa’daki önemli faaliyetlerinden biride okuma imkânından yoksun kızlarla ilgili çabalarıdır. 1901-1902 yıllarında Urfa’da bir kız ilkokulu açılması fikrini ortaya atar. Halep Maarif müdürlüğü de bunu uygun görünce İstanbul’dan bir bayan öğretmen Urfaya gönderilir. Ama ahali kızlarını okula göndermeyi düşünmediğinden kızların eğitilmesi pekte kolay olamayacaktır. İhsan Şerif eşraftan dostları aracılığıyla maddi ve manevi gücünde kullanarak bir kısım kız öğrencinin kaydını yapar. Siyah yeldirme ve beyaz başörtüsünden oluşan bir kıyafet üniforma olarak kabul edilir ve Urfa kız ilkokulu Karameydan semtinde Urfa ileri gelenlerininde katıldığı bir törenle dualar eşliğinde açılır.
Erkeklerin bile okumasının pekte iyi görülmediği o dönem urfasında kızların okuması veya okula gönderilmesi çok önemli bir olaydır. İhsan şerif bu konuda elinden geleni yapmış olsa da “Urfa kız ilkokulunun” ömrü uzun olmamıştır. Kız öğrencilerinin akraba ve ağabeylerinin okulun kapısına kadar dayanıp tehdit etmeleri sonucunda okul çok geçmeden kapanır. İhsan Şerif Saru Ayrıca Millet hastanesinin inşaatına da nezaret ederek kısa sürede bitirilmesini sağlamıştır.
II. Abdülhamit’e karşı olan bir yapılanmanın içinde yer alan bu ittihatçı öğretmenin 1896 yılında başlayan sürgünü, 1908 yılında ikinci Meşrutiyetin ilanıyla birlikte sona ermiştir. İhsan şerif daha sonra İstanbul’a dönerek öğretmenliğe devam etmiştir.
Urfa eğitim tarihinde iz bırakan birçok öğretmen ismi sıralamak mümkün Halide Nusret, Lamia Özdemir, Şerif Özden ilk aklıma gelenlerden bir kaçı. Bütün bunlar kendi istekleriyle bu bölgeye gelen öğretmenler ama İhsan şerif “İkamete Memur” yani sürgün olarak gelmiş ama bu durum onun halka hizmet etmesine engel olmamıştır. Çok zor şartlarda Urfalılara hizmet etmiştir.