Cüneyt Gökçe
18 Ocak 2008
Günlük olarak kullandığımız miladi takvimimize göre bugün Ocak ayının 18’si olsa da hicri takvime göre bir karanlık gün yıldönümünün arifesindeyiz. Bugün dokuz ve yarın on Muharrem… Başka bir deyimle Kerbela faciasının yıldönümü… O yüz karası olayları hatırladıkça içimizin kan ağladığı muhakkak… Öyle ya, Allah resulünün çok sevdiği torunu O’nun ümmeti olarak geçinen birileri tarafından şehit edildi; hem de feci bir biçimde…
Çokça yazılan, çizilen o şeni’ hadisenin detaylarına girip tekrarlar destanını yazmayı düşünmüyorum bugün…
Diyorum ki, o hadiseyi bütün yönleriyle Allah’a havale edip bugün Hz. Hüseyin Efendimize kulak verelim. Sanıyorum O’nu anmanın en güzel yolu O’nu en iyi şekliyle anlamak ve O’na kulak vermektir. Hz. Hüseyin için ağlamamak mümkün mü? Ancak, sadece ağlamak değildir yapmamız gereken… Onun düşüncesini, mefkûresini ve idealini gerçekleştirmektir asıl yapılması gereken… Çünkü Hz. Peygamber’in deyimiyle, “hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisi” olan Hz. Hüseyin’den öğrenmemiz gereken çok şey var.
Kuşkusuz sınırlı bir köşenin hudutları içerisinde Hz. Hüseyin Efendimize ait bütün sözleri kaydedebilmek mümkün değildir. Ancak: “Tamamı elde edilemeyen büsbütün de bırakılmaz” kuralı gereği hiç olmazsa bir hikmetli özdeyişini not ederek O’nu rahmet ve minnetle yad edelim. Tekrar ediyorum: Büyüklerimizi anmanın en güzel yolu onları anlamak ve mesajlarına kulak vererek onları takip etmektir. Böylece onlar pür nur kabirlerinde huzurla yatacaklardır.
ışte O şanlı mazlum insanın, insanlığı aydınlatan nurlu sözlerinden sadece birkaç tanesi: Evet, Hz. Hüseyin Efendimiz buyuruyor ki:
“Farz olan cihatlardan biri, insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihat etmesidir. ışte bu cihat, cihatların en büyüğüdür…”
Gerçekten de nesini ıslah edemeyenin başkasına etkili olabilmesi mümkün değildir. Nefisle mücadele etmek kolay olmadığı gibi bu çaba çok kutsal bir uğraştır.
Bir başka sözü:
“Eğer dünya malını toplamak ondan bir gün el çekmek içinse, insanın böyle bir servet hakkında cimrilik yapmaması gerekir.”
Dünya malının asıl maksat olmadığı, ancak bu kadar güzel dile getirilebilir. Öyle ya, beraberimizde kabre koyamadığımız ve dünyada rahat etmemiz için verilen malda cimrilik yapmanın izah edilebilir bir mantığı var mıdır? Öyleyse cimrilikten Allah’a sığınalım! Hz. Hüseynin deyimiyle:
“Bilin ki, insanların size olan ihtiyaçları, Allah’ın size verdiği nimetlerdendir. Öyleyse o nimetlerden bıkmayın, yoksa belaya dönüşür.” Malı Allah verdiğine göre o malı O’nun yolunda harcamaktan daha zevkli bir şey olabilir mi?
Yine buyuruyor ki:
“Seni seven, kötü işlerden seni sakındırır; senden nefret eden ise seni bu işlere teşvik eder.” Gerçek dostumuz bir hakiki saadetimizi isteyen, ebedi güzelliğimizi düşünen, geleceğimizin aydınlık olmasını arzulayan kişidir. Bu yüzden yanlışlarımızı güzel bir üslupla bize hatırlatır. Bizi kötülük ve yanlışlardan uzaklaştırır. Kötülüğümüzü arzulayan ise, kötülük üzere olmamızı teşvik eder ve bizi yanlışa yönlendirir.
Üstlendiğimiz herhangi bir iş ve görevin gereğini yapmak sorumlu davranmanın göstergesidir. Uhdemize aldığımız her türlü emanet konusunda emin olmak ve güvenilir olmak durumundayız. Hz. Hüseyin bu konuda da şu veciz ifadeyi kullanıyor:
“ınsanların size tevdi edilen işleri birer ilahi emanettir. O işleri kötüye kullanmayınız., sonra azaba çevrilir.”
Hz. Hüseyin Efendimizi rahmet ve minnetle yad ediyoruz!