Necla Cevheri Saatçi
7 Ağustos 2006
Hayatımızda konuşurken veya yazı yazarken kullandığımız deyimlerin nasıl oluştuğu hiç aklınıza geldi mi? Bütün deyimlerin kendine özgü bir çekiciliği vardır. Atasözleri uzun deneyim ve gözlemler sonucu bir düşünceyi kısaca ve etkili biçimde veren söyleyeni belli olmadığı için folklor ürünü sayılan kalıplaşmış sözlerdir. Bu sözler belli tecrübeler sonucu ortaya çıkmıştır. Atasözlerinde bir uyarı, deneyim, yol göstericiliği vardır. Gerçekliliği konusunda ikileme düşmeyiz. Örneğin, “Güneş balçıkla sıvanmaz.” gerçek anlamını düşünecek olursak doğruluğunu açıkça görürüz.. Güneş her zaman gökyüzünde parlayıp bizi aydınlatacaktır. Mecâzi olarak ta iyi ve doğru ne olursa olsun gizlenemez illa ki belli olur. Deyimleri düşünecek olursak durum farklılık arz etmektedir. Çoğunun gerçek manasıyla mecâzi anlamı örtüşmemektedir. Deyimlerin anlamını iyi bilmek ve yerinde kullanmak lazımdır. Deyim; iki ya da daha fazla kelimeden meydana gelen ve kelimelerin öz anlamları dışında yeni bir anlam ifade eden söz gruplarıdır. Her birinin kendine özgü hikayesi vardır. Bazıları zaman içinde kendini korumuş, bazıları değişime uğramışlardır. ılk söylendiği zaman ki anlamından farklı anlamlar kazanmışlardır. Deyimlerin çıkış noktaları o kadar farklı ki; Hikayelerini okuduğunuz da veya dinlediğiniz de deyimler gözünüze farklı görünmeye başlıyor. Örneğin; “Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz.” Bağdat eski zamanların en güzel şehirlerinden olduğundan dolayı her insan hayran kalırmış. Ana kelimesinin aslı ane olup; Bağdat yakınlarındaki sarp bir uçurumun kuşattığı dik bir geçidin adıymış. Kısaca Bağdat gibi güzel şehir; ane gibi sarp ama manzaralı uçurum olmaz, demeye gelmiş. Zaman içinde uçurum kelimesi değişerek ana olmuş. Herkes tarafında da bu şekilde kullanılmaya devam etmiş. Kullandığımız deyimlerin hikayelerini merak etmeye başladıysanız size ıskender Pala’nın “ıki dirhem bir çekirdek” kitabını önerebilirim. Sizde çevrenize sorarak hikayelerini öğrenebilirsiniz. Deyimler kültür zenginliklerimizden biridir. Bu zenginliklere sahip çıkmalı ve korumalıyız. Bu konu hakkında da kapsamlı bir çalışma yapılmalı ve kaynak haline getirilmelidir. Çünkü geçmişle köprülerimiz giderek azalmaktadır. Onlar tam tükenmeden elimizden geldiğince faydalanmalıyız. Kültür hazinelerimizi korumak ve gelecek nesillere aktarmak bizim görevimizdir. Aktarabilmek için çaba harcamak lazım. Haftanın sözü: En soluk mürekkep, en iyi hafızadan daha kalıcıdır. Çin deyişi.. .