İbrahim Halil Okuyan
18 Mayıs 2012
Marka merakı; Avrupalılar dışında tüm milletlerde (Amerika dâhil)
Sıkça görülebilen olaydır.
İnsanlar pazarlama oyunları ile çeşitli ürünlere Mutlu Mutlu Prim (olması gerekenden fazla para) öder farkında olmadan.
Marka merakı; İnsan ırkının en büyük zaaflarından biri olan
“Yarışma Güdüsü” nü çok akıllıca kullanan pazarlamacıların oluşturduğu taktiktir.
Marka merakı yaratmak için önce “Marka İmajı” yaratılır.
Marka imajının oluşmasında ya da yerleşmesinde pek çok etken vardır Ama hedef kitleyi doğrudan vuran markanın ürünlerinin;
Maddi Değeridir.
Yani satıldığı Fiyat.
Deli gibi para yatırdığımız pek çok marka üretimlerinde kalite adına Hiç bir işlem yapmazlar.
Sadece Fiyat Politikası-Reklam ve Propaganda faaliyetleri sayesinde siz o markayı kaliteli olarak adlandırırsınız.
Çin piyasasında üretilip gelen ürüne kaliteli demek için normal Koşullarda erkendir ama markanın adı o zaman sorununu ortadan Kaldırır.
Bir insanın özgüvenini kendi içinde aramak bunu kültürle,
Beceriyle şunla bunla geliştirmek yerine üstünde,
Elinde,
Kolunda taşıdığı şeylerle yaratmaya çabalaması,
Özelliklede bu tip görünür somut nesnelerle dışarıya Sinyal verip, Sinyal alması en basitinden Gelişmemiş bir Kişilik göstergesidir.
“Marka Merakı Çakma Kişiliği Örtme Çabasıdır.”
Dünya piyasasında artık üretimler,
Çin dışında üçüncü dünya ülkelerine kaydırılmış durumdadır.
Genel itibariyle kaliteli olduğu için tercih ettiğimiz pek çok ürün merdiven altında ya da acınası yerlerde üretilmektedir.
“İnsanlarda Sürekli Bir Marka Merakı Vardır.
Oysa Ne Marka Giyerlerse Giysinler Kendi Kaliteleri Değişmez…”
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni Mezun,
Eski üniversitelerindeki Profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler.
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyete döner. Misafirlerine Kahve ikram etmek isteyen Profesör Mutfağa gider.
Yanında büyük bir termos içinde Kahve ile
Porselen,
Plastik,
Cam,
Kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden,
Pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik Kahve Bardakları ile gelir.
Herkes bir bardak secince,
Profesör şöyle söyler:
“Fark ettiyseniz,
Tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü,
Sade bardaklar kaldı.
Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da,
Bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında.
Emin olun ki,
Bardağın kendisi “Kahvenin Kalitesi” ne hiç bir şey katmaz.
Çoğu zaman,
Sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi,
Bardak değil,
Ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Şunu bir düşünün:
“Hayat kahvedir.”
“İş, Para ve Toplumdaki konumunuz da Bardaklar.”
Onlar hayatı tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yaşadığımız hayatın kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de.
Bazen sadece Bardağa Odaklanarak,
Tanrının sunduğu Kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.
Kahvenizin tadına varın!
Sözün Özü
En Mutlu İnsanlar Her Şeyin En iyisine Sahip Değildirler.
Sadece Her Şeyin En İyi Şekilde Tadını Çıkartırlar.
Saygılarımla..
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
18.Mayıs.2012 Şanlıurfa