Halit Güllüoğlu
17 Eylül 2010
Gazetemizin çok ilginç ve yararlı haberlerini zevkle okumaktayız. Bundan dolayı dünkü Şanlıurfa Tabipler Odası Başkanının beyanatını konu edindim. Çoğumuzun kulaktan dolma hak anlayışından öte öğrenmemiz gerekenlerden birisi de hastaya Hastahanede dinin gerekleriyle ilgili psikolojik anlamda manevi destek vermektir. Gerçekten de her hastanın morale ihtiyacı vardır.
Müslüman vatandaşımızın veya diğer dinlere mensup olanların böylesi bir hizmetten yararlanması ne kadar güzeldir. Ama gelin görün bu hakka dahi “Laiklik” ilkesi çiğneniyor diye yargı el atmıştır.
Bu İnsan Hakları Sözleşmelerinde dahi tanınan bir hak olmasına rağmen bizde yasaklanmıştır. 1998’lerde çok mükemmel bir Yönetmelikle düzenlenmiştir. Telkinin sadece ölüye ait olduğuna dair din bilgisinden yoksun olanlar, bilmelidirler ki hastalığın esas tedavisi manevi anlamdadır.
Söz konusu Hasta Hakları Yönetmeliğinin 38.maddesindeki amaca bakın; “Tıbbi tedaviye hiçbir şekilde müdahalede bulunmamak şartı ile Hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halinde ,dini inançlarına uygun olan Din görevlisi davet edilir”.
Bu hükmü taktir etmemek mümkün mü?
Gelin görün ki o zamanın Tabipler Odası üyelerinden bir zat Danıştaya itirazda bulunmuştur. Yüksek Mahkemede gene” Laiklik” ilkesine aykırı yorumunda bulunarak bu hakkı rafa kaldırmıştır.
İnsanoğlu fıtratı gereği din olarak çeşitli inançlarla yaşamını sürdürmüştür. Bu materyalist görüşün çeşitli şekilde tanrı veya tanrılar edinmesini tarihten öğrenmekteyiz.
Tek tanrılı diye ifade ettiğimiz ilahi Dinler ise Hazreti Ademle başlayan Dünyevi hayattan sonraki ”Ahret” denilen yani ölüm sonrası yaşamı da inanç kapsamında Peygamberler vasıtasıyla ilan etmiştir.
Dini inançların insanın yaşam boyu her safhada gerekli olduğu bazen unutulmuştur. Mezhep din farkları nedeniyle nice kanlı savaşlar hepimizin malûmudur.
Sanıldığı gibi özelikle Hıristiyan ve İslam Dinlerinde sanki sadece ölümle ilgili sayan gaflet sahipleri çağımızda temel insan Haklarıyla durumu düzeltmeye yönelmişlerdir.
Halbuki gerçek anlamıyla İlahi Dinlerin hem Dünya hem de Ahret hayatını düzenledikleri kitaplarında açıkça yazılıdır .Öyleyse bireylerin Dini inançlarıyla ilgili olarak ibadet özgürlüğü Anayasal bir haktır.
Sayın Tabipler Odası Başkanımızın bu unutulmuş hakla ilgili beyanatının ilgililerin ve kamu oyunun dikkatini çekmesi gerekir. Bu vesileyle genç ve çalışkan Aksoy Hocamızı kutlarız. Hoşça kalın.