
Deniz Güney
10 Ağustos 2010
Harran’ın yedi düvelde ‘menşur’ evleri çamurdan mücessem peri bacaları gibi. Vakti zamanında Fatımiler, Zengiler, Eyyubiler, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Moğollar bile almaya kalmaya gelmiş bu kıymetli toprakları. Şimdi Çin’den, Maçin’den, Hint’ten, Yemen’den, İsrail’den Norveç’ten gelen dünya milletleri var da bu gelişler zapta değil meraka dair. Eski Harran şehri höyüğün etrafında şekillenmişmiş. Höyüğün karşısında koca bir kale dikip korumuşlar kenti. Etraf kemer gibi surlarla çevriliymiş. Kale ise şimdi işgal ordularına değil zamana direnip dikeliyor heybetle.
İşte bu kadim kalenin az yamacında bir Harran Kültür Evi var. Diğer komşu evlerden farkı çok bakımlı, Harranlı Ali Kızıl burada 10 çocuğuyla yaşıyor. Bu Kızıl Ali alem bir adam. Kızılın kızlarının hiç biri okulun kapısı nasıldır bilmiyor. Kızlar babalarının yanında böyle homurdanırken Kızıl Ali hemen devreye giriyor “Benim kızlarımın hepsi Harran Üniversitesi Mezunu” diyor
Bu kızılın ağzında sağlam dişi yok ama laf bol. “Ben 15 Yıldır Medeniyetler Beşiği Harran’da Harran Kültür Evi’nin işletmeciliğini yaparım. Çocuklarım yabancı dil biliyor, tanıtıma destek oluyor. Bakanlıktan takdir kağıdım da var. Benim evim Türkiye’den önce Avrupa Birliğine girdi” diyor.
Hiç şüphesiz yaz -kış yerli yabancı turistlerin akınına uğruyor burası. Avluda, damda, saçakta, eyvanda hep bir hareket hep bir kıpırtı. Var. Geçenlerde bi ara gitmiştim oralara. Sordum sual ettim. Kızıl Ali Bodrum’dan dönmüş. Bursa’ya uğramış. Kızı Cemile’ye namı diğer Harran’ın Hülya Avşar’ına bu kez de Bursalı bir mağaza işletmecisi talipmiş.
Bir kaçak çay demledi. Sohbet biraz daha koyulaştı. Sordum Kızıl Ali’ye; Hani Cemile’ye Japonlar talipti. diye
Oradan hemen Cemile lafa girdi; “Japon damat adayı Müslümanlığı kabul etmeyince bende oraya gelin gitmedim” dedi.
Oysa gazeteler çarşaf çarşaf Harranlı Cemilenin Japonya’ya gelin gideceğini yazmış, televizyonlar ise bu haberi farklı bir heyecanla vermişti. Türkiye’nin tanıdığı usta gazeteci Savaş Ay bile bu konuyu ballandıra ballandıra anlatmıştı.
Bende bundan merakla sordum; “Cemile’ye ne oldu Japonlara gelin gitme işin?” diye. Cevap yukarda belirttiğim gibi geldi.
Cemile’yi babası 13 yaşında amcasının oğlu ile evlendirmiş. Sonra Cemile amcasının oğlundan ayrılmış.
Cemile’yle konuşuyorum bu mevzuu. Gülerek ama daha çok az biraz utanıp sıkılarak anlatıyor:
– Sana Harran’ın Hülya Avşar’ı diyorlar niye ki?
– Bilmem. O çok güzel. Hep seyrederim, hayranıyım…
– Yaşın kaç Cemile?
– 24 oldum abi…diyor. Neye niyet nereye kısmet Japonya’ya gelin gitmekten vaz geçtin şimdi kısmetin Bursa’ya çıkmış diyorum tebessüm ediyor. Ama daha kesin değil. Bizim buraya turist olarak gidip gelen birinin yeğeninden teklif aldım. Babam gitti Bursa’da yerlerini görüp geldi kısmetse Bursa’ya gelin gidecem diyor.
Ne diyelim Cemile, kısmet sonuçta
Ben aslında İspanyol olsun diyordum. Onlar hem bize benziyor hem de çok saygılılar. “Yabancı dilin var mı?” diyorum İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Rusça, Arapça, Kürtçe biliyorum diyor. Ama Allah’ın yazdığı neyse o olur. Kısmetimiz neredeyse yaşayacağız. Kardeşlerim gitti kurtardı kendini bak. Burada kalsak olacağız anam gibi. Hem kumalardan çekiyor hem buranın sıcağından.