Cihat Kürkçüoğlu
22 Eylül 2007
GAP Bölgesinin en önemli turizm merkezi olan Harran 5000 yıllık tarihi ve barındırmış olduğu tarihi eserleri ile turistlerin büyük ölçüde ilgisini çekmektedir.
Tevrat’ta Hârân olarak geçen yerin burası olduğu söylenir. ıslâm tarihçileri bu tarihi şehrin kuruluşunu Nuh Peygamber’in torunlarından Kaynân’a veya ıbrahim Peygamber’in kardeşi Ârân’a (Hârân) bağlamaktadır. Bazı tarihçiler, ıbrahim Peygamber’in Filistin’e gitmeden önce Harran’da oturduğunu , bu nedenle Harran’a “ıbrahim’in şehri” denildiğini yazmaktadır.
Yakup Peygamber’in de bir müddet Harran’da dayısı Laban’ın yanında yaşadığına ve dayısı kızları Lea ve Rahel ile burada evlendiğine inanılmaktadır. şehir surlarının kuzey batı dışarısındaki bir kuyu “Yakup Kuyusu” olarak ziyaret edilmektedir.
Harran Adına ilk defa, M.Ö.2000 yılı başlarına ait Kültepe ve Mari’de bulunan çivi yazılı tabletlerde “Har-ra-na” veya “Ha-ra-an” şeklinde rastlanılmaktadır. Kuzey Suriye’de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran’dan “Ha-ra-an” olarak bahsedilmektedir.
Harran adı, Sümerce ve Akatça “Seyahat-Kervan” anlamına gelen “Haran-u”’dan gelmektedir. Diğer bir görüşe göre “Kesişen Yollar” anlamındadır.
Harran, Ay, Güneş ve gezegenlerin kutsal tanındığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Paganizm) önemli merkezlerinden biri olması yönüyle de ünlü idi. Ay Tanrısı Sin ve Güneş Tanrısı şamaş’ın mabetleri de Harran’da idi.
ılkçağ’dan beri varlığı bilinen Harran Okulu, 529 yılında Atina Okulu’ndan, 718 yılında ıskenderiye Okulu’ndan gelen alimlerle daha da canlanmış, bu yıllarda Yunanlı alimlerin eserleri Süryanice ve Arapça’ya çevrilmiştir. 639 yılında ıslâm hakimiyetine giren Harran’da bir çok din ve mezhebe mensup dünyaca ünlü alimler büyük bir uyum içersinde çalışmışlardır.
Harran; şehir surları, iç kalesi, Emevi döneminden kalma Ulu Camisi, ıslam alimi Hayat el-Harrani’nin türbe ve camisi, içersinde 5000 yıllık eserleri barındıran höyüğü ve bilhassa konik kubbeli evleri ile turistlerin büyük ölçüde ilgisini çekmektedir.
Bu kadar önemli bir antik kent, içersinde barındırdığı tüm bu değerleri ile 1979 yılında 1. derece kentsel ve arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiş ve bu alan içersinde her türlü yapılanma yasaklanmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda yapılan Koruma Amaçlı ımar Planı ile sur içersindeki antik yerleşmenin 2. derece, sur dışının 1. derece sit alanı olarak belirlenmesi antik Harran şehrinde kaçak yapılaşmanın artmasına sebep olmuştur.
Bu tarihi şehirde ilk tahribat, yüzlerce beton elektrik direğinin dikilmesi ve elektrik tellerinin çekilmesi ile 1980’li yılların başlarında malesef Devlet eliyle gerçekleştirilmiştir. Sit alanı olarak tescil edilmesine rağmen son 20 yıl içersinde Harran’da konik kubbeli evlerin görünümünü bozan çok sayıda beton yapı inşa edilmiştir ve inşaatlar halen devam etmektedir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Yasasının ön gördüğü ilk cezaların tecil edilmesinden dolayı eski eserler yoğun bir tecavüz baskısı altında kalmaktadır. Eski eserlere karşı ilk kez suç işleyenlerin cezalarının prensip olarak tecil edilmesi sonucunda, ceza işleminden sonra tecavüz eden aile bireyi değiştirilerek, izinsiz yapı veya onarıma devam edilmekte, böylece eski eserlere karşı işlenen suç zincirleme eylem yoluyla devam etmektedir. Bu yolla istenilen kaçak yapılaşma sağlanabilmektedir. Bir başka ifade ile, kaçak yapılaşma olayının tespit edilip, yargıya intikal ettirilmesinden sonra bu fiil, başka bir aile bireyi tarafından sürdürülmekte ve sonuçlandırılmaktadır. Böylece aile içi işlenen organize suç yoluyla eski eserler yok edilmekte, Harran’ı Harran yapan konik kubbeli evler beton yapılara boğdurulmaktadır. (1)
Burayı ziyaret eden turistler ne yazık ki beş kuruş harcayamadan ayrılmak zorunda kalmaktadır. Oysa Harran’ı her yıl ziyaret eden binlerce turist bu şehrin ekonomisine büyük katkıda bulunabilir. Burada kurulacak kıl çadırlarda turistlere yöresel yemekler, buz gibi ayran ikram edilebilir, turistler develere bindirilerek para karşılığı ören yerinde gezdirilebilir. Hatta konik kubbeli yapılar pansiyona dönüştürülerek turistlerin konaklaması sağlanabilir. Yine konik kubbeli evler kilim ve cülha atölyelerine, geleneksel el sanatı ürünleri satan mekânlara dönüştürülebilir. Turizmin Kapadokya bölgesine kazandırdığı ekonomik canlılık rahatlıkla buraya da kazandırılabilir.
Ne yazık ki Harran halkı henüz bunun farkında olmadığı gibi, tarihi dokuyu hızla tahrip etmekte, tabir yerinde ise altın yumurtlayabilecek bir tavuğu, hatta bindiği dalı kesmektedir. Böyle devam ettiği sürece (ki devam edeceği de anlaşılmaktadır) önümüzdeki 10 yıl içersinde bu antik şehir beton yapılara mahkûm edilecek ve artık bir tek turist tarafından dahi ziyaret edilmeyecektir.