İbrahim Halil Okuyan
16 Nisan 2012
|
youtube mp3 dönüştürücü siyahbet giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking güncel giriş king royal giriş kingroyal giris madridbet güncel giriş deneme bonusu veren siteler casino siteleri
16 Nisan 2012
|
11 Eylül 2009
HARDAL yedirmeyi bilmek…?
Öğrenme psikolojisinde, en akıllı yol, söylenilmek istenileni, gene, kendi hasmına söyletebilmek- yedirebilmektir…
Bunu yaparken de amaçlanan görüşü, hasmın kendi görüşü haline getirmek hünerini gösterebilmektir. ..
Kısaca sonuca ulaşıldığında, hasım, neyi yediğinin farkına bile varmamalıdır…
Hikâyeye göre, bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar.
Alman önceliği alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar…
Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır…
İtalyan hemen atılır, “öyle olmaz” der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeğe çalışırsa da, hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz…
Fransız da, konuya kendi açısından yaklaşarak, hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşırsa da, bu uygulamayla da bir sonuç alamaz…
Sıra İngiliz’e geldiğinde, İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra, hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır.
Köpek ardı yandıkça başlar hardalı yani arkasını yalamaya,
kısaca, canı yandıkça yalar, yandıkça yalar ve sonuçta yalaya yalaya
hardalı bitirir…
Akıllı ülkeler, hedef ülkeleri istedikleri çizgide tutabilmek için, onlara hardalı öyle yedirirler ki, o ülkeler, neyi yediklerinin (!!!) farkına vardıklarında iş işten çoktan geçmiş olur!..
Gelişmiş ülkeler istediklerini, senin kafana öyle sokarlar ki, sen bunu kendin düşündün sanarsın.
Örnek olarak Irak’ın İran ve Kuveyt’e saldırısını ele alalım.
İran-Irak Savaşı, 1980-1988 yılları arasında Irak ve İran arasında yapılmış olan savaştır.
Soğuk Savaş boyunca Irak-İran ilişkileri iyi olmadı.
Bu tarihlerde; Amerika İran’ı kısaca Şahı destekliyor, Irak SSCB ile bağlantılı.
1969 Nisan ayında, Amerika Birleşik Devletleri’nin (!!!) de desteğini alan İran Şahı, önemli bir suyolu olan ve 1937 yılı Irak-İran sınır antlaşması ile Irak’a bırakılan Şatt-ül-Arap’ı geri almak istedi.
Bu amaçla, güç gösterisi olarak gemilerini bölgeye gönderdi.
Neticede;1970 yılında kesilen diplomatik ilişkiler, 1973 yılında tekrar kuruldu ve 1975’te bir antlaşma imzalandı.
Buna göre iki ülke arasındaki sınır, suyolunun en derin noktasından geçecekti.
Ayrıca İran, Irak’taki Kürtleri merkezî hükümete karşı desteklemeyeceğini taahhüt ediyordu (!!!).
Adalar sorunu yüzünden zaten gergin olan Irak-İran ilişkileri, İran’da Şiiliğin savunucusu olan Humeyni iktidarının başa gelmesi ile iyice bozulmaya başladı.
Amerika için Şahın düşmesi iyi olmamıştı, bir şeyler yapmak lazımdı artık.
Amerika Birleşik Devletleri, İran’daki müttefiki Şah’ı devirip iktidara gelen İslami rejimden hiçbir zaman hoşnut olmamıştı.
Bu sebeple, 1967 yılında diplomatik ilişkilerini kestiği Irak ile tekrar yakınlaşmaya çalıştı.
Çeşitli kanallardan Irak’a silah yardımı yaptı ve büyük miktarda borç para sağladı.
ABD,Irak’ın biyolojik ve kimyasal silahlar üretmesine yardımcı oldu (Daha sonra bunu bahane edip Irak’a saldıracak).
Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere 1986 Mart’ında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Irak’ın İran’a karşı kitle imha silahları (kimyasal ve biyolojik silahlar) kullanmasını eleştiren kararlar almasını, karşı oy kullanarak engelledi.
Bağdat’taki Saddam Hüseyin hükümeti, İran’daki Şii hükümetin, Irak’taki Şii çoğunluğu, Sünni iktidara karşı kışkırtmasından endişe ediyordu(İngilizler bu devletleri böyle kurdular zamanında halk ile yönetim farklı mezhepten, sonuc baskı rejimi).
Çünkü iktidar, azınlık tarafından desteklenince, baskı rejimi zorunlu oluyordu.
İran’da;1980 yılının ortalarında, ordudaki yüksek rütbeli subayların tasfiye edilmesi ve rehineler olayıyla ABD’nin düşmanlığını çekmesi dolayısıyla, İran’ın güçsüz durumda olduğu izlenimi uyanmıştı ve ya öyle empoze edilmişti, Saddam’a.
Irak 16 Eylül’de, Şatt-ül-Arap antlaşmasını feshettiğini açıklamıştı.
İran’ın iki ülke arasında anlaşmazlık konusu olan bölgeden askerlerini çekmeyi reddetmesi üzerine 22 Eylül 1980’de Irak ordusu sınırı geçti.
Ancak savaş, Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, 150 milyar Amerikan Doları maddi hasara, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açmıştır.
Irak’ın zaferleri ile başlayan savaş, İran’ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve bir galibi olmadan sonlanmıştır.
Sonuçta;İki ülkenin birbirlerinin petrol tesislerine saldırılar düzenlemesi sonucu petrol üretimi düştü, petrol fiyatları arttı.
Savaş boyunca Irak, kendisini destekleyen devletlerden borç alarak silah satın almıştı.
Irak ordusunun büyük kısmı, Sovyetler Birliği’nden alınan silah ve malzeme ile donatılmıştı.
Savaş boyunca da silah almaya devam ettiler(paralar kime gitti, emperyalist ülkeler petrol sahibi ülkelere giden paranın tamamını geri alıyorlar hatta borçlu duruma düşürüyorlar bir şekilde).
Fransa ve Çin de Irak’a büyük miktarlarda silah sattı(herkes karlı ve memnun. Irak ve İran para, insan kaybetti).
Irak, bu silahların maliyetini karşılamak ve ABD’nin de yardımıyla kitle imha silahları (nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar) üretmek için başta diğer Arap ülkeleri olmak üzere birçok ülkeden borç aldı.
ABD ayrıca, İtalyan Banca Nazionale del Lavoro bankası aracılığıyla Irak’a kredi açıp silah sattı.
Bu borçları ödemekte zorlanması, 1990 yılında Kuveyt’e saldırarak oradaki petrol kuyularını ele geçirmeye çalışmasına yol açtı.
Savaş sırasında İran’daki muhalefet tamamen tasfiye edildi ve İslam Devrimi kalıcı hale geldi (herhalde batılı ülkelerin hesabı bu değildi, ama her şey planlandığı gibi olmuyor).
İran Ordusu, devrimden sonra üst ve orta dereceli subayların tasfiye edilmesi sebebiyle oldukça zayıflamıştı.
Fakat yine de hava ve deniz kuvvetleri açısından Irak’tan güçlüydü.
Savaşın uzamasıyla birlikte bu üstünlük büyük avantaj sağladı.
İran ordusu savaşta, Şah döneminde ABD’den alınmış silahları kullanıyordu.
Savaş boyunca Libya ve Suriye üstünden Scud, Kuzey Kore ve Çin üstünden Silkworm füzeleri satın aldı.
Reagan yönetimindeki ABD, batılı rehinelerin serbest bırakılması için, Şah döneminde alınan silahların yedek parçalarını İsrail üstünden İran’a sattı (tezgâha bakın, paranın dini imanı olmazmış).
Ancak ülke, uluslararası ilişkilerde yalnızlığa sürüklendi ve desteksiz kaldı.
Savaş silahları ve araçları bakımından dışa bağımlı olmanın tehlikesini görerek kendi silah endüstrisini kurmaya çalıştı.
Devam edecek…
Saygılarımla.