Cihat Kürkçüoğlu
4 Haziran 2008
şanlıurfa, 30 Mayıs-2 Haziran 2008 tarihleri arasında dört gün süre ile “Halil ıbrahim Buluşmaları” etkinliklerinin ikincisine sahne oldu. Uluslararası düzeyde gerçekleştirilen etkinliğin tanıtımı, Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın, TBMM Meclis Başkan Vekili Eyüp Cenap Gülpınar, bazı şanlıurfa milletvekilleri, şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, vali yardımcıları, iş adamları, ıstanbul’daki şanlıurfalılar ve çok sayıda davetlinin katılımı ile 23 Mayıs akşamı Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı.
Açlık, kuraklık ve yoksulluğun kol gezdiği, insanların ve devletlerin savaşlarla acımasızca biribirini öldürdüğü günümüz dünyasında, uluslararası yardım kuruluşlarını Hazreti ıbrahim’in konukseverliği ve cömertliği etrafında birleştirerek sosyal yardımlaşma ve dayanışmayaa dayalı iyilik hareketini Urfa’dan dünyaya yaymak amacını taşıyan bu etkinliğin Urfa’nın tanıtımına da olumlu katkılar sağlayacağı kaçınılmazdır. Geçen seneye oranla amacına çok daha ulaşan bu etkinliğin önümüzdeki yıllarda daha da büyüyeceğine ve Urfa’yı dünyadaki iyilik hareketinin merkezine oturtacağına inanıyorum.
Kültür, sanat ve bilimsel boyutuyla da Urfalılara doya doya dört gün yaşatan bu etkinliğin bence en güzel yanlarından biri, 500 yıldır Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanetler arasında korunan ıbrahim Peygamber’e ait tencerenin üç gün süre ile Urfa müzesinde sergilenmesi olmuştur. Mukaddes Emanetlerin yüzyıllardır saray dışında sergilenmemesi prensibine karşın, sayın valimiz Yusuf Yavaşcan’ın üstün çaba ve girişimleri sonucu bu prensibin dışına çıkılmış ve Urfa için çok önem taşıyan bu eser üç gün süre ile Urfa müzesinde sergilenmiştir. Bu değerli eseri ziyaret eden binlerce Urfalıya büyük mutluluk yaşattıkları için sayın valimiz Yusuf Yavaşcan’a, Topkapı Sarayı yetkililerine ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca, Urfa için çok büyük önem taşıyan ve kusursuz bir şekilde gerçekleşen bu etkinlikten dolayı, başta projenin mimarı sayın valimiz olmak üzere emeği geçen herkese bir Urfalı olarak teşekkür ediyorum.
Konya turizminin büyük düşünür ve mutasavvıf Mevlana’dan kazandıklarını, başta ıbrahim Peygamber olmak üzere sinesinde barındırdığı bir çok peygamberden ve sahip olduğu eşsiz inanç turizmi değerlerinden şanlıurfa neden kazanamaz diye yıllardır düşünürdüm. Yıllardır hep söylerim. şanlıurfa, Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra inanç turizminin dünyadaki en önemli merkezidir.
Sahip olduğumuz bu değerler, turizm alt yapısı çalışmalarına paralel olarak dünyaya yeterince tanıtılmış olsa, elde edilecek gelir bırakın Urfa ekonomisini, ülke ekonomisine çok büyük katkılar sağlayacaktır. Urfa, 12.000 yıllık tarihiyle, inanç tarihinin, mimarlık tarihinin, tarım tarihinin başladığı kent olmasıyla, Harran, Soğmatar, şuaybşehri gibi dünyaca ünlü ören yerleriyle ve tarihi kent kimliği ile kendisini dünyaya çoktan tanıtmış durumda.
Halil ıbrahim Buluşmaları başta olmak üzere çeşitli kültür sanat etkinliklerinin, son yıllarda valiliğimiz ve belediyemiz tarafından yapılan yayınların, Amazon Kraliçeleri mozaiklerinin, Göbeklitepe kazıları başkanı sayın Klaus Schmidt’in dünyanın ünlü dergilerinde ve TV kanallarında yaptığı yayınların tanıtıma paha biçilmez katkılar sağladığı bir gerçektir. Bu gerçek hafta sonları şehir içerisindeki yerli-yabancı turist çoğunluğundan yeterince anlaşılıyor. Bu tanıtımların etkisiyledir ki, Türk Turizminin lokomotifi TÜRSAB başta olmak üzere üniversiteler, özel şirketler toplantılarını, kongrelerini Urfa’da düzenliyorlar.
Ancak, yukarıda da söylemiştim. Tanıtım çalışmalarının, mutlaka turizm alt yapı çalışmaları ile paralel yürütülmesi gerekiyor. En önemli tur yolumuz üzerindeki Harran, Bazda Mağaraları, Han el-Ba’rür Kervansarayı, şuayb şehri ve Soğmatar böyle harap oldukça, Hz.Yakup Kuyusu ve Hz.Musa Kuyusu’nun çevresi bu peygamberlere yakışmayan görünümde oldukça, turistlerin buralardaki tuvalet başta olmak üzere yeme-içme gereksinimleri giderilemedikçe tanıtımın yarardan çok zarar getireceği düşüncesindeyim. Bir memnun turist bin turisti getirebileceği gibi, memnun ayrılmayan bir turistin de bin turistin gelmesine engel olacağı gerçeğini kavramamız gerekiyor.
Eğri oturalım, doğru konuşalım. ıbrahim peygamberin şehri Harran böyle toz toprak içerisinde mi olmalıydı?. Kubbe evleri her geçen gün yıkılan, sit alanı olmasına karşın beton yapılarla işgal edilen bu antik şehri, çimleriyle, çiçekleriyle, alışveriş mekânlarıyla, restoran ve kafeteryalarıyla bir turizm cenneti, bir tatil köyü haline neden getirmiyoruz?. Kubbe evleri restore ederek butik otellere neden dönüştürmüyoruz?. Fırat suyunun yanı başından aktığı bu ören yerini neden havuzlarla, fıskiyelerle, gül bahçeleriyle donatmıyoruz?. Harran’a gelen turistleri bırakın bir iki gün tutmayı, kaç saat tutabiliyoruz ve onlara ne kadar para harcatabiliyoruz? Para harcatamadığımız turist, turist sayılır mı? Turizm mevsiminde Harran’a gelen ortalama 15-20 otobüs dolusu turistin olumlu izlenimlerle buradan ayrıldığını kim iddia edebilir?
Tarihi evlerini ve sokaklarını restore edip butik otellere dönüştürerek, toplantı salonlarını yaparak Halfeti ilçemizi bir kongre turizmi beldesi haline neden getirmiyoruz?. Diğer ören yerleri için de maalesef aynı şeyleri söylememiz mümkün.
Burada Urfa’nın tanıtım çalışmalarının, turizm alt yapı çalışmalarından çok daha önde gittiği gerçeğini vurgulamak istiyorum. Tüm ören yerlerimizdeki ve Urfa merkezindeki tarihi yapılarımızı çirkinliklerden arındırıp restorasyonlarını yapmadıkça, Yorgancı Sokak adasındaki evler ve diğer tarihi evlerimizi butik otellere, restoranlara ve kafeteryalara dönüştürmedikçe, bunları pırıl pırıl bir biçimde turizmin hizmetinde sunmadıkça, Urfa’ya gelen turistlerin olumsuz izlenimlerle ayrılacağı, tanıtmanın yarardan çok zarar getireceği gerçeğini artık anlamamız gerekiyor.
ıddiamı yineliyorum. Türkiye’de bu denli zengin kültürel değerlere ve tarihi dokuya sahip, tarihi dokusunu bu denli korumuş ikinci bir şehir yok. Urfa’nın Roma’dan, Venedik’ten, Atina’dan ya da Avrupa’nın diğer turizm kentlerinden ne eksiği var? Dünyada eşi benzeri bulunmayan bu tarihi şehrin sokakları, evleri tek tek restore edilip, butik oteller, kafeteryalar, restoranlar halinde turizmin hizmetine neden sunulmasın?. Evlerimizden sokaklara asma dalları, sardunyalar, sarmaşık çiçekleri neden sarkmasın?
Tüm bunlara karşın şanlıurfa belediyesinin şehir merkezinde gerçekleştirdiği güzelleştirme çalışmalarının her türlü övgünün üzerinde olduğunu belirtmek istiyorum. Belediye Başkanı Sayın Fakıbaba, adeta eline aldığı sihirli fırçasıyla bir ressam gibi şehri nakış nakış işliyor. Tarihi çarşıları, tarihi sokakları bir bir ıslah ediyor. Elinden geldiğince şehri uygar dünyanın turizm anlayışına yakışır bir hale getirmeye çalışıyor. Ancak yapılması gereken daha çok iş var ve bu işler Belediyenin olanaklarını aşıyor.
Hep söylüyorum, eleştiriyorum, yapılanların yetersiz olduğunu anlatıyorum. Yöneticiler bu şehirde en fazla 5-6 yıl kalıyorlar ve gidiyorlar. Bizler bu şehrin kadimleriyiz ve ölene kadar bu şehirde yaşıyoruz. Yöneticilerimizin gerçekleştirdikleri olumlu ya da olumsuz her proje, yaşamımızı olumlu veya olumsuz etkiliyor. Bu nedenle yöneticilerimizin çalışmalarıyla ilgili art niyetsiz, yapıcı eleştiri ve önerilerde bulunmayı bir yurttaşlık görevi sayıyorum. Bu nedenle eleştiri ve önerilerimizin anlayışla karşılanması gerektiğine inanıyorum.
Geçmiş dönemlerde başlatılan restorasyon ve çevre düzenleme çalışmalarının adeta bir seferberlik halinde genişletilerek tüm kente yayılması gerekiyor. Sadece Mahmut Nedim Konağı’nın restorasyonu ile yetinemeyiz. Urfa’yı ıtalya, ıspanya, Fransa, Almanya, Yunanistan ve daha birçok Avrupa ülkesindeki turizm kentlerinin düzeyine getirmenin hiç de zor olmadığını düşünüyorum. GAP bölgesinin kalkınmasını sağlayacak en önemli lokomotifin turizm olacağına inan birisi olarak, bu düşüncelerimin bölgedeki Mardin, Diyarbakır, Gaziantep, Adıyaman başta olmak üzere diğer kentler için de geçerli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Tüm bunların, gerçekleşmesinin zor almadığına inanıyorum. Geçenlerde sayın Başbakanımızın GAP bölgesinin kalkınması konusunda açtığı GAP Eylem Planı’ndan bölge turizmine en az 2-3 milyar dolar ayrılmasının, bunun da en az 1 milyarının Urfa’ya verilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Kimse bu rakamın çok fazla olduğunu söylemesin. Teşbihte hata olmaz. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diye bir atalar sözümüz vardır. Turizmin canlandırılması adına Urfa’ya, Mardin’e, Diyarbakır’a, Gaziantep’e turizm adına yatırılacak her kuruşun geri dönüşümünün kat kat fazla olacağına inanıyorum.
Zaten hükümetin GAP Eylem Planı’nda turizmin destekleneceği ve cazibe merkezlerinin oluşturulacağı vurgulanmış bulunmaktadır. Sayın valimiz Yusuf Yavaşcan, Halil ıbrahim Buluşmaları etkinliğinde zorları başarmanın en güzel örneğini sergilemiştir. Bu sefer de parlamenterlerimizin de desteğini alıp hükümetle diyaloğa geçerek, GAP Eylem Planı’ndan 1 milyar doları mutlaka Urfa’ya getireceğine, acil bir eylem paketi ile yukarıda saydığım tüm hususları Belediye ile işbirliği içerisinde gerçekleştireceğine inanıyorum.
Çocuklarımıza, torunlarımıza iyi bir gelecek bırakmak zorunda olduğumuzu unutmayalım.