Halit Güllüoğlu
9 Nisan 2009
Gelişmekte olan Ülkelerde, toplumsal olaylar sırasında halk ve Devletin Güvenlik kuvvetleri.de dengeyi aşmama gayreti taşımalıdır. Vatandaşlar yasal haklarını kullandıklarını sanarak taşkınlıklara da sebep olabilirler.Hatta bazen geçen gün Birecik- Halfeti olaylarında olduğu gibi keşke ağır sonuçlar doğmasaydı.iki ölü bir çok yaralı Bunların içinde Güvenlik Kuvvetleri mensupları da dahil.Ancak nereden bakarsanız bakın sonuç çok üzücüdür acıdır. Ders alınması gereken mesele böylesi durumların tekerrür etmemesi için halkla Devletin birbirine olan tavrına dikkat etmesidir.
Amma her şeye rağmen bazen istenilmeyen müessif sonuçların doğması kaçınılmazdır. Üstelik karşılıklı ithamlarla halk ve Devlet hiç yoktan karşı karşıya gelmektedir.Sivil Toplum örgütlerinin yasal haklarını kullanırken önleyici tedbirler sırasında ölçünün korunmaması Güvenlik Güçlerinin görev sırasında “orantısız güç kullandığı iddiaları”önem arz etmektedir..
Gazete haberlerine göre Güvenlik Güçlerinin “orantısız güç kullanıp kullanmadığı” hatta ateşli silahın kullanılıp kullanılmadığına dair çelişen beyanatları okuduk. Üstelik iki ciddi kaynaktan kesin amma çelişen açıklamanın olması da dikkat çekicidir. Çünkü Valilik Makamı ateşli silah dahil Jop dahi kullanılmamıştır demektedir. Şanlıurfa Barosu ise ölenlerden Mustafa Dağın ateşli silahla yaralandığına dair “Adli otopsi raporuna” dayanmaktadır. İşte tartışılan konunun sadece ölüm ve yaralanmalar dışında çelişen beyanlarla da karşılaştığıdır. Ölenlerin yakınlarına sabır dileyeli yaralılara da sağlık dilemek neyi telafiye yarayacaktır.
Zaman zaman polis veya Jandarmanın olaylarda aşırıya gittiği doğrudur.Amma bunun eğitim eksikliğinde aramak yetmeyecektir.Görevlilerin tahriklere duygusallığa kapılmaması başta gelmelidir..Soğuk kanlılığı koruyarak.eylemciye yasayı çiğnediği derecede müdahale etmelidir.Ancak bazen olaylar elde olmadan değişik seyre dönmektedir.İstenmeyen durumlarla karşılaşıldığında dahi güvenlik kuvvetleri iradesine hakim olmalıdır.Temenni ederiz ki bu olaylarda Güvenlik Güçleri gerekeni yapmış olsun.Biz onları da itham amacı taşımıyoruz.Sadece olması gerekeni ifadeye çalışmaktayız.
Olay çıkaranlara düşmanca bakmamalı gaddarca tavır alındığında ipin ucu tutulmaz hale gelir.Güvenlik Kuvvetleri kendi vatandaşıyla “Savaşır gibi” değil onu eyleminin vereceği zarar derecesinde alıkoyma gayretinde olmalıdır.Dirayetli tavrıyla karşılamalıdır. Aksi halde meydana gelen acıların kötü sonları herkesi üzecektir.Güvenlik güçlerinin hayatını tehlikeye atarak görevlerini yaptığı şüphesizdir.Vatandaşların da Anayasal haklarını kullanırken şiddetten kaçınmaları elbette ki doğru olanıdır.Her nedense bu dengenin sarsıldığına sık sık şahit oluyoruz.Gelişmiş Ülkelerde dahi polis ve Jandarmadan şikayetler vardır.Amma bizde her nedense azalmasındaki seyri çok yavaştır.Çünkü geleneksel karşılıklı şiddet alışkanlığından kaynaklandığı için..
Türkiye’de Demokratikleşmenin kapısı aralanmıştır artık. Vatandaşla Devlet ilişkileri çağdaş anlayışla karşılanmalıdır. Yanlışlardan ölüm ve yaralanmalarla düşmanlık çıkmasın isteriz. Vatandaşın hakkını hukukunu aramasında taşkınlıktan öte tahrik ve tahribe yönelmemesi beklentimizdir. Güvenlik güçlerinin ise görev yetkisini kullanırken orantısız güç kullanmaması gereği unutmasın…
.Son olarak temennimiz odur ki; Valilik ve Baro açıklamalarındaki çelişki giderilince ,olaydaki ateşli silahla ölüme sebep olan yaralanmanın Güvenlik Kuvvetlerine ait olmamasıdır.
Hoşça kalın