Mahmut Çepoğlu
26 Eylül 2007
Ceylanpınar, “Yukarı Mezopotamya” diye adlandırılan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kurulmuş tarihi misyonu olan bir kenttir. Kentin kurulduğu bölgede insan yaşamı M. Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bölge sırasıyla, Asurlular, Hititler, Bizans ımparatorluğu, Abbasiler, Selçuklu Devleti ve Osmanlı ımparatorluğunun sınırları içerisinde kalmıştır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Türkiye sınırları içinde ki yerini almıştır. Ancak bu medeniyetler döneminde, Ceylanpınar’da bugün tarım ışletmesi arazileri olarak kullanılan yerler ile Kepez Tepesi’nde yerleşim yerlerinin bulunduğu bilinmektedir.
Cumhuriyetten sonra ilk kurulması 1943 yılına rastlar. Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği halkın ve ordunun buğday ihtiyacını karşılama düşüncesi ağırlık basıyordu. Suriye sınırı ile paralel uzanan geniş arazileri olan Ceylanpınar uzun bir müddet kaçakçılığın merkezi konumundaydı. Suriye ile bağlanmış bir kapısı var. Ancak bu kapı bayramlar ve resmi ziyaretler dışında pek kullanılmaz.
Ceylanpınar işletmesi modern şartlarda bitkisel üretimi, bağcılık ve bahçecilik işleri çalışmaları sürdürülmektedir. Bu üretimin modernize edilmesi için alet ve makine tesisleri, nakliye ve taşımacılık hayli ilerlemiş durumdu. Gen kaynaklarının korunması anlamında hayvancılık hayli ilerlemiş bu alanında başarılı çalışmalar sürdürülmektedir.
Daha sonra ismi TıGEM olarak değiştirilen Ceylanpınar Tarım ışletmesinde yetiştirilen ürünler; çeşitli buğday türleri yanında, mercimek, mısır, pamuk, fıstık üretilen başlıca ürünlerdir. Her şeyden önemli Ceylanpınar tarım işletmesinde tüm bu işler için büyük bir istihdam merkezi olmuştur.
Kozmopolit bir yapıya sahip ilçenin nedenlerinden biride, burada çiftliğin kurulmuş olmasındandır. Mardin, Adıyaman, Siirt, Diyarbakır, Urfa gibi çevre illerden büyük bir insan kitlesi burada istihdam edilmektedir. Ancak son dönemlerde yöremiz insanın burada çalışması gerekirken siyasilerin ve bürokratların bu işe el atmasından sonra herkes kendine yakın kendi hemşeri ve akrabalarını burada istihdam etmişlerdir.
Ceylanpınar son aylarda hayli felaketlere maruz kaldı. Bir ara sel afetiyle anıldı. Daha yaralar kapanmadan bu kez tarım işçilerini taşıyan vasıtanın dereye uçması sonucu büyük bir felaket daha yaşanmış oldu.
Ceylanpınar’ın en çok tanınmasından ismine simge olan ceylanlardan kaynaklanmaktadır. Bu bölgede geçen derelerde ve yayvan tepelerde bir zamanlar bolca ceylan bulunurdu. Bu ceylanlar öyle bir zaman geldi ki bu ilçeye isim oldu. Ancak zamanla bilinçsiz avlanmalar bu ceylanların neslini tüketti. Bu yörenin simgesi olan ceylanların yok olmaması için Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği ve kaymakamlığının iş birliği ile bu yörede bir ceylan üretme istasyonu açıldı. Bu ceylanlar ilimizin yabani av sahalarına ceylanların doğal ortamda yaşaması için doğaya bırakma çalışmaları yapılmaktadır.
Ceylanpınar böylece tanıdıktan sonra Ceylanpınar’ın belli başlı sorunlarından biri Ceylanpınar tarım işletmesinin sınırlarına dayınmış göçerlerin durumudur. Bir ara bu göçerlerin durumu hayli gündemde tutuldu. Ancak son bir yıldır yine unutulmuş gibidirler. Çok ilkel şartlarda yaşayan bu göçerlerin çiftliğe zarar verdikleri haberleri insanlık için büyük bir yaradır. Hayvanlarını beslemek, kışın yaşamlarını idame etme uğruna çiftlik içindeki buğday saplarını toplamak zorunda kalan bu insanların bu halde yaşamını sürdürmelerine sebep olanlar utansın.
Sorunlarına çare bulunmayan göçerlerin, eğitim ve barınma gibi çok büyük insani dram içindedirler. Göçerler anayasal haklardan yoksundur demek doğruluğu yaşamın gerçeğidir. Hala okul tanımayan hayvancılıktan başka bir şey bilmeyen binlerle ifade edilebilin insanların insanca yaşam şartlarından yoksun olmalarıdır.
Yıllar önce gelmelerine rağmen hala hafızalarımızda taze turan Afganlıların bu yörede modern binalarda istihdam edildiği halde kendi yurttaşları olan insanların bu güne kadar istihdam edilmemesi, okuldan mahrum edilmesi, su gibi zaruri ihtiyaçlarının temin edilmemesi, kuyu ve sarnıç sularından su ihtiyaçlarını temin etmeleri çağımızın ayıbıdır.