Ahmet Karavelioğlu
13 Mart 2016
Dünyamızın nüfusu, günümüzde on milyara yaklaşıyor. Ülkemizin
nüfusu da 80 milyon civarında. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 15 milyon olan
nüfusumuz, çok şükür hızla artmış, 1970’li yıllarda 35 milyonu bulmuş, dünya
nüfusu da 3,5-4 milyar civarında olmuştu.
Bugün Türkiyemiz, nüfusu 100 milyona yaklaşan bir ülkedir.
Bu nüfus artışları, teknolojinin, sanayinin gelişmesi, modern
ziraat’in yapılmasıyla, bolluğu, refahı, zenginliği de beraberinde getirmiş ama
insanların huzuru, mutluluğu aynı oranda çoğalmamıştır.
Bunun sebepleri sorgulandığında, temel etken olarak STRES’i
görürüz.
Peki ‘STRES’ nedir?
Baskı, zor ızdırap, gerilim, gerginlik, bir şeye tatbik edilen
kuvvet manalarına geldiği gibi, baskı altında kalmak, yüklenmek, zorlanmak
manalarını da karşılamaktadır.
Türkçe’mizde de ‘Yüklenme ve zorlanma’ olarak iki kelimeyle
anlatılmaktadır.
Stresi doğuran sebeplerde; üzüntü, keder, heyecan, ani bir
teesüri şok, müzmin dertler, hatalar, vicdan azapları, yaşanan rahatsızlıklar,
yetişme tarzları, maddi-manevi zorluklar, gelecek endişeleri bunlardan
bazılarıdır.
Bu ferdi stres sebeplerine ek olarak, insanları toplu olarak
stres altında bırakan önemli faktörlerden biri de tarih boyunca ölüm, sakatlık,
keder, yıkım, fakirlik ve düzensizlikleri getirmiş olan savaşlardır.
Bugünde dünyada, bilhassa bölgemizde süren terör, bazı
ülkelerdeki savaşlar insanları ürkütmekle, korku yaratmakta ve strese
sürüklemektedir.
Ayrıca sanayileşmenin etkisiyle, hızlı şehirleşme ve buna
bağlı olarak kırsaldan şehire göç, aşırı kalabalıklaşma, yüksek apartmanlarda
yaşamak insanları bunaltmaktadır. Dolayısıyla kişinin kültür karmaşasına bağlı
olarak kimlik bunalımı da önemli stres sebeplerindendir.
Tüm bunların üzerinde de insanların maddeciliğe bağlı olarak, manevi
değerlerinden uzaklaşması en önemli stres sebebidir. Önceleri insanda var olan
yardımlaşma, dayanışma, kanaatkarlık duyguları meziyet olarak kabul edilirken,
maalesef günümüzde toplumun değer ölçüsü ve başarı kıstası ‘Zenginlik’ olarak
görülmekte bu da insanlarda STRES hastalığına sebep olmaktadır.
Stresin belirtileri; kızarma, bozarma, dişleri
sıkma-gıcırdatma, gergin omuzlar, tırnak yemek, dizleri birbirine vurma,
yumrukları sıkma, çok hassas olma, sabırsızlık, sinirlilik, aşırı sigara ve
alkol kullanma, iştahsızlık, uykusuzluk bu belirtilerin bazılarıdır. Ayrıca
titreme, kekemelik, kalp çarpıntıları, yüksek tansiyon, migren, çeşitli baş
ağrılarını da bunlara ekleyebiliriz.
Peki stresi asgari (en az) düzeye düşürmek için neler
yapabiliriz?
Bir defa çocukları daha küçükken çok baskı altına alarak
yetiştirmemeliyiz. Kendilerine güven, sevgi-saygı duygusu vermeli, sabırlı,
kanaatkar maneviyat sahibi fertler olarak onlara rol model olmalıyız.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; stresten uzak yaşamak ana prensip
olmalıdır. Bunun içindir ki kişinin kendisini beğenmişliği, mağrur ve kibirli
olması hoş değildir.
Bununla beraber kendine güvensiz, ezik ve silik olmak da stres
sebebidir.
Tüm insanların stresten uzak kendiyle barışık, sağlıklı-mutlu
bir ömür geçirmesini diliyor, Kanuni Sultan Süleyman’ın:
‘’Halk
içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya
devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’
sözleri ile bitiriyorum. Saygılar sunuyorum.