Mehmet Salih ŞANSAL
23 Nisan 2018
Tarihi boyunca ‘Final’ niteliğindeki maçların çoğunu kaybediyordu Urfaspor.
Yine aynı şey mi yaşanacaktı.
Maçtan önce içimizde hep bu kuşku vardı.
Geçmişte yaşananlar bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden…
Yıl 1988’di sanırım… O zaman Süper Lig yerine 1. Lig vardı. Biz 3. Ligdeydik. Son haftada Mardinspor’u yensek şampiyon olacaktık, komşumuzun hiçbir iddiası yoktu. Maç 0-0 bitti, olaylar çıktı. Çok sayıda taraftarımız Cezaevine konuldu. Dönemin Valisinin ‘çantanızda parayla gelseniz bunlar yaşanmayacaktı’ dediği iddiaları Urfa’da kulaktan kulağa yayıldı.
Yıl 2001: Yer şu anda yeri AVM olan 11 Nisan Stadyumu… Kayseri Erciyesspor’la oynuyoruz. Yensek şampiyonluk için önemli bir avantaj elde edeceğiz. Olaylı maçı 4-1 kaybettik. Kaleci Kaplan’ın yedek oyuncu olarak kale arkasında antrenman yaparken, ağlara gitmekte olan topu çıkardığı maç olarak hafızalara yazıldı.
Yıl 2005: Gaziantepspor 2. Lig şampiyonu olmuş. Biz düşmeme savaşı veriyoruz. Son hafta Gaziantepspor’u deplasmanda yensek ligde kalacağız. Ev sahibi Antep maçı 2-1 kazanıyor, maçtan sonra olaylar çıkıyordu.
Gelelim 22 Nisan 2018’e, yani Gümüşhane maçına.
‘Seyircisiz maçta şans belki de bizim yüzümüze gülecek’ diye bir umut vardı içimizde.
O umutla stat önünde toplandık.
İçeri girmesekte, görmesekte o takım bizim takımımızdı.
‘Biz burdayız’ mesajı coşkulu bir şekilde verildi.
Sakin oynuyorduk, daha gergin olan taraf Gümüşhanespor’du. Hakem haklı olarak kırmızı kartına başvurduğunda dakikalar 27’yi gösteriyordu.
Maçın geriye kalan 3’te 2’lik kısmını 1 kişi fazla oynayan her takım bu fırsatı doğal olarak iyi değerlendirmek ister. İlk yarı bitmek üzereyken Bahadır’ın duran toptan bulduğu golle havalara uçtuk.
Stat dışında büyük bir coşku hakimdi.
Bu avantajın iyi değerlendirileceğine olan inancımız en üst seviyede idi..
Devre arasında Ahmet hoca 2-0’ı bulup galibiyeti garantiye almak gerektiğini oyuncularına anlatmıştır diye düşündük. Zaten aklı başında hiçbir hoca ‘1-0’ın üstüne yatın’ demez, ‘Defans güvenliğini boşverecekler, kaptığınız topları iyi değerlendirin’ der..
Birçok maçta görmüşüzdür futbolcunun çoğu zaman skoru koruma içgüdüsü ağır basar.
Urfaspor’da da öyle oldu.
Her şey tersine döndü. Soğukkanlı olmamız gerekirken telaşlı oynuyor, yakaladığımız fırsatları heba ediyorduk.
Futbolun genel kaidesidir; ‘Hakem son düdüğü çalmadan maç bitmez’ Gol yemek istemiyorsan topu mümkün olduğunca kalenden uzak yerde oynamaya çalışacaksın, ceza sahasında rakibe vurdurmayacaksın. Kalecin cin gibi olacak.
Bunları gözardı ettik.
Sonuçta geriye iyice yaslandığımız bir anda 90+2’de beraberlik golünü yedik.
Rakip girdiği tek pozisyonda golü buldu, ‘Atamayana attılar’ ve cepte sandığımız 2 puan uçtu gitti.
Yerimizde dona kaldık.
‘Kardeşim, sonuçta bu bir spor. İçinde kazanmakta var, kaybetmekte, berabere kalmakta. Bu takımın hala play off’tan çıkma şansı var’ diyene çok rastlamadım.
Eleştiri yaparken resmin bütününü görmek gerekir.
Dobra dobra söylemek gerekirse;
Her takımın her takımı yenebildiği bir sezonda kör-topal yol alıyorduk zaten.
Futbolcu yöneticiye güvenmiyor, Umudunu Bakana, Valiye bağlamış..
Borçlar gırtlağa dayanmış…
Başkan ceza almış, stada giremiyor.
Taşıma suyla artık değirmen dönmüyor.
Bir yere toslayacaktık, O da Gümüşhane maçına denk geldi..
Toparlanmak mümkün mü?
Mümkün…
Konuşmak, tartışmak, yanlışlardan ders çıkarmak şartıyla…
Hoca, oyuncu kafa kafaya verip toparlanmanın çarelerini ararken, bizler beyin jimnastiği yapabilir, şu sorulara yanıt aramakla işe başlayabiliriz;
Neden Urfaspor hala Kurumsallaşamıyor?
Neden kalıcı gelirler temin edilemiyor?
Neden elde edilen gelirler verimli kullanılamıyor?
Neden kulübümüz futboldan anlayan insanlara teslim edilmiyor?
Neden oyuncu yetiştiremiyoruz?
*
Urfaspor’un marka değerini ya daha da düşüreceğiz.
Ya da yukarılara taşıyacağız.
Her şey bize bağlı..
Şimdiye kadar Urfaspor’la ilgili tüm sorunlar halı altına süpürüldü.
Ne süpürdüysek, onlar orada birikti, çoğaldı.
Acilen doğru adımları atamazsak 49 yıllık kulübümüzü bitirecek hal alacak…
İnanın durum bu…