Konuk Yazar
6 Ocak 2016
Alman
Arkeoloji Enstitüsü üyesi Arkeolog Klaus Schmidt, 1994 yılından bu yana bölgede
yaptığı kapsamlı kazılar sonucunda, Şanlıurfa’ya 20 kilometre uzakta bulunan
Göbekli Tepe antik kentinin yaklaşık 12 bin yaşında olduğunu tespit ettiklerini
söyledi. (Klaus Schmidt 2014 yılında aramızdan ayrıldı)
Mısır’daki
Büyük Piramitlerin 4 bin 500 yaşında ve İngiltere’deki Stonehenge’in 6 bin
yaşında olduğu düşünülürse, bu kazının dünyanın gelmiş geçmiş en önemli
arkeolojik kazısı olduğu düşünülüyor. Yıllardır kazı alanında çalışan Schmidt,
sitenin dünyanın ilk tapınağı olduğuna ikna olmuş.
Göbekli
Tepe kafa karıştırıcıydı çünkü, her şeyden önce tamı tamına 12.000 yaşındaydı!
Bu,
insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyordu!
Yazılmış on binlerce kitap ve yüz binlerce makaleyi çöpe attıracak bir bilgiydi
bu!
Çünkü
bugüne kadar yaptığımız arkeolojik kazılar ve buna dayalı olarak
geliştirdiğimiz tarih bilimi, insanlığın 12.000 yıl önce henüz ‘emekleme’
çağına bile geçmemiş bir bebek olduğunu söylüyordu!
Tarih
kitaplarına göre o çağlarda yaşayan insanın, henüz avlanarak ve bitki
toplayarak hayatını sürdüren, dili, dini, kültürü, sanatı olmayan, yerleşik
yaşama bile geçmemiş bir ‘sürü’ olması gerekiyordu!
Halbuki
Göbekli Tepe’de devasa büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle oluşturulmuş, özenle
inşa edilmiş, özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınak
bulunmuştu! Tapınakta 3 ila 6 metre büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşabilen T
biçiminde dev heykeller yer almaktaydı!
Tarih
bilimi altüst oluyor!
Klasik
tarih biliminde, insanlığın büyük dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarda, tarımın
bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu!
Tarım
yerleşik hayatı, yerleşik hayat da “binlerce yıl içinde” kültürü, sanatı ve
dini, yani “Uygarlığı” meydana getirmişti.
Klasik
uygarlıklar sıralaması şöyleydi:
Sümer
Uygarlığı (İÖ.4000): Dicle ve Fırat
Mısır
Uygarlığı (İÖ.3500 ): Nil Nehri
Maya
Uygarlığı (İÖ. 2600): Güney Amerika
Hint
Uygarlığı (İÖ.2500): İndüs Irmağı
Çin
Uygarlığı (İÖ.1500): Sarı Irmak
Dikkat
edilirse, ilk uygarlık olarak bilinen ve taş yapılar yapabilme kapasitesine
sahip ilk topluluk olduğu düşünülen Sümer Uygarlığı’nın bile İ.Ö. 4000 yılında
ortaya çıktığı görülmektedir!
O
halde Sümerler’den 7.000 yıl önce, insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna
keskin taşlar bağlamayı bile yeni öğrendiği düşünülen bir çağda, bu büyüklükte
yapılar nasıl inşa edilebilmişti?
Bilim
insanları, aynı soruların benzerini daha önce İngiltere’deki “Stonehenge” ve
Mısır’daki “Piramitler” için de sormuşlardı! “Teknolojinin bu denli geri olduğu
bir çağda, insanlık bu büyüklükteki yapıları nasıl inşa edebilir?” sorusu,
başlıca merak konusuydu!
Göbekli
Tepe bulguları, bu soruları bile ‘anlamsız’ hale getirdi!
Zira
Şanlıurfa’da ortaya çıkarılan tapınaklar, Stonehenge’den 7000, Piramitler’den 7500 yıl eskiydi!
Bazı
taşlar Stonehenge’dekinden çok daha iriydi ve Stonehenge taşları kabaca
oyulmuş, özelliksiz kayalardan oluşurken, Göbekli Tepe’dekiler ince resim ve
işlemelerle donatılmıştı!
Göbekli
Tepe’deki dev kaya-heykelleri inceleyen National Geographic araştırmacısı, konuyla
ilgili belgeselde meseleyi özetleyen şu cümleyi kuruyordu: “Bu dönemde yaşayan
insanların bu tapınakları yapabilmesi, üç yaşında bir çocuğun elindeki oyuncak
tuğlalarla Empire States’i inşa etmesine benziyor!”
İnsanlığın
Sümer ve Mısır yazısını daha yeni çözdüğünü ve bu toplumları anlamak için bu
yazılı metinleri kullandığı düşünülürse, Göbekli Tepe’nin daha uzun süre
“gizem” olarak kalacağını söyleyebiliriz.
Zira
12 bin yıl önce yaşayan bu insan topluluklarıyla ilgili elimizde “yazılı”
hiçbir bulgu yok!
Günümüzden
o kadar eskide yaşamışlardı ki, “Kimdiler, neye inanırlardı, nasıl yaşarlardı
ve ne düşünürlerdi?” gibi sorulara verebileceğimiz hiçbir yanıt bulunmuyor!
Arkeologların
“Bereketli Hilal” olarak adlandırdıkları Türkiye, Lübnan, İsrail, Ürdün ve
Mısır topraklarının Basra Körfezi’ne uzanan ve hilali andıran bir şekilde
uzandığını, Göbekli Tepe’nin bu coğrafyanın kuzey ucu olduğu, insanların
dini-ilahi amaçlarla bölgeye göç ettiklerini, bölgenin bu hilal seklindeki
zirve nokta olarak kabul edildiğini ve Afrika ve Doğu Akdeniz
medeniyetlerindeki avcı-toplayıcıları bile bölgeye çektiğini, bölgenin dünyanın
ilk katedrali olduğu düşünülüyor.
Kayalar
üzerine işlenen motiflerin anlamını çözmek bu yüzden oldukça zor.
T
şeklindeki sütunların tümü, ‘insan şeklinde’ resmedilmiş. Ellerini kasıklarının
üzerinde birleştiren dev insanlar. Yine Göbekli Tepe’de bulunan ve dünyanın en
eski heykeli kabul edilen heykel figürü de, yine ellerini kasıklarında
birleştirmiş bir insanı betimliyor. Bu ve buna benzer sembolizmlerin ne anlama
geldiğini kimse bilmiyor!
Üstelik,
Göbekli Tepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20
tapınak, inşa edilmelerinden tam 1000 yıl sonra tonlarca toprak taşınarak
örtülüyor ve üzerleri tamamen kapatılıyor.
Yapımı
için büyük çaba harcandığı belli olan bu muhteşem tapınakların neden daha sonra
yine muazzam bir emek harcanarak gömüldüğünü anlamak mümkün değil!
Göbekli
Tepe’nin gizemi o denli büyük ki, ona gösterilen uluslararası ilgi her geçen
gün daha da büyüyor! Geçtiğimiz günlerde Göbekli Tepe’yi manşete taşıyan
İngiliz Guardian Gazetesi, bölgenin yakında “Mısır Piramitleri” kadar ünlü
olacağını açıkladı!
Belli
ki, önümüzdeki yıllarda Göbekli Tepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır
olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, bunun ülkesi için ne kadar büyük önem
taşıdığının bilincinde olmalı!
Kaynaklar:
Aktüel Arkeoloji Dergisi, National Geographic, Göbeklitepe Belgeseli, Sinem
Rastgeldi