Ömer Ayaydın
22 Haziran 2016
Ömer Ayaydın
Toplumsal bir özeleştiri niteliği taşıyan başlıktan yola çıkarak sahip
olduğumuz değerlere onları anlamlandırmak, kıymetlendirmek ve onlara üçüncü bir
göz ile bakmaya çalışacağız.
Yaklaşık 12 bin yıllık tarihi yapıların
bulunduğu Göbeklitepe’yi iyi kötü herkes duymuştur. Duymanın ötesinde bazı
insanlarda, sadece tarihsel yapı olması bile heyecan uyandırmış ve onu anlamaya
çalışmışlardır. Bu girişimler adını duyurmayı başarsa da; bu değerin
anlamlandırılması henüz tam olarak yapılmamıştır.
Tarih merakı olmayan insanların tarihi bir
yapıyı ziyaret etmesi onun için bir anlam ifade etmeyecek ve muhtemelen
anlamsız bile gelecektir.
Bunu şöyle deneyimleye biliriz; biri size
eski bir kılıç hediye ettiğinde onu tarihi eser değeri olan bir meta olarak
algılarsınız ve muhtemelen asacak bir yer ararsınız. Ancak söz konusu kılıca
Peygamber efendimiz dokunmuştur dersem kılıç bir anda inanılmaz bir öneme sahip
olacak, tarihi değer aklınızdan silinecek ve o kılıç artık sizin tek düşünceniz
olacaktır.
Peki “Göbeklitepe, insanlık
tarihinin bilinen en eski yeridir” desek yani insanlık tarihi ile
ilgili yazılmış tüm kitapların öncesine gideceğiz desek biraz etkilenir
misiniz? Ya da dini inançlarımızın doğuşundan önce atalarımız neye inanıyordu
desek?
Bu bilgilere yabancı arkeologlar bazı
tespitlerden yola çıkarak yorumlar getirmeye çalışmış ancak henüz tam olarak
anlamı ortaya çıkarılamamıştır.
Bu deneyimden hareketle Göbeklitepe’nin
önemini önce kavrayacak sonrada dünya üzerinde yaşayan ve yaşayacak bütün
insanların ilgisini uyandırabiliriz. İnsanlığın geçmişi kadar geleceğine de
etki edeceğini anlatacak bir mekanizma oluşursa buranın dünyanın kültürel
cazibe merkezi olması sağlanabilir.
Ufkunuzu açmak için dünya tarih turizminin
ilgi alanları ve dokunduğu temaları incelemenizi isteyeceğim.
Memlekete kültür, sanat, eğitim ve turizm
açısından çağ atlatacak bu yapıyı tüm dünyaya onu iyi tanıtarak, değerini tam
olarak anlatarak meraklı tüm insanların ajandasına “Göbeklitepe’yi
ziyaret” başlığını attırabiliriz.
Mesele şu ki; Göbeklitepe için tarih,
turizm, teknoloji uzmanlarınca yönetilen bir Vizyon ekibi kurulmalı ve bu eşsiz
değeri hak ettiği yere taşımalı dolayısıyla Urfa’mıza sağlayacağı katkıya
odaklanmak gerekiyor.
Göbeklitepe, şu anda kılıcın peygamber eli
değmemiş konumundadır. Ona, değer kazandırmak görevi önce yetkili devlet
organlarına sonra da vatandaş olarak bize düşmektedir.
İlgili devlet birimlerince kurulması
gereken bu yapının amacı bu vizyonu oluşturarak Göbeklitepe eserlerinin
sosyoekonomik ayağından faydalanma esaslı çalışmalar yapmak olmalıdır. Ve onu
bir fenomen durumunda getirmek için çalışmalıdır.
Sonra ne mi olacak?
Yerli ve özellikle yabancı turistlerin
müthiş sirkülasyonu yaşanacak ve Göbeklitepe otelleri, Göbeklitepe turları,
göbeklitepe günleri, festivalleri hatta Göbeklitepe felsefesi çalışmaları
yapılacak herkes kazanacak diye umuyorum.
Bunca gelişme yaşanmazsa bilin ki
Göbeklitepe’den daha eski kalıntılar başka bir yerde bulunmuş ve artık şimdiki
kıymeti göremeyecek durumda kalmıştır. Bu durum Göbek kaşımaya devam etmemiz
anlamına gelir. Artık göbeğimizi kaşımak yerine Göbeklitepeyi “kaşımalıyız”.