Mehmet Göncü
19 Mart 2015
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi bu evrende yaratılmış hiçbir varlık tam değil,
tamamlayıcıdır.
Tam
olan ise kâinatı yaratan Yüce ALLAH (cc)’tır.
Çünkü
ALLAH (cc) zamandan ve mekândan münezzeh olup, hiçbir noksanı da yoktur.
Tüm
kemal sıfatlarla muttasıl olan yüce ALLAH (cc) kerim-i, mutlak, rahim-i mutlak
ve alim-i mutlaktır.
Sevgili
okuyucularım, aslında ibret ve akıl gözüyle baktığımızda fani olarak yaratılmış
olan bütün canlı ve cansızların birbirlerini tamamladıklarını görürüz.
Nitekim
gezegenimizdeki bu fani tamamlamaya (EGO) yani ekolojik sistem diyoruz.
Örneğin
otu ete çeviren kuvvet, tekrar eti ota çevirmektedir. Aziz okuyucularım, olayın
bir de mana yani düşünce ve iş boyutuna bakarsak, görür ve anlarız ki, sosyal
yaşamda demirci, fırıncı, marangoz, öğretmen, Doktor, Tüccar, şoför, çiftçi,
güvenlikçi gibi bir çok faaliyetteki kişiler ve kurumlar birbirlerini
tamamlarlar. Onun için sağlıklı toplumlar ortak akılla hareket ederler.
Muhterem
okuyucularım, şahsi acizanem ile yaptığım bu girizgâhtan sonra isterseniz biz
dönelim bu günkü yazımı kaleme almama neden olan Mesneviden okuduğum bir
öyküye..
Hikâye
şöyle; Adamın biri çok kültürlü olduğunu zan edip olur olmaz her yerde
bilgiçlik taslayıp dururmuş. İşte bu ukala adam bir gün seyahat amaçlı olarak
bir gemiye biner. Kaptanla tanışır. Kaptana bir sohbet esnasında edebiyattan ve
şiirden bahseder. Gerekli gereksiz yere şiirler okur. Bir ara kaptana şiir
bilip bilmediğini, şiir yazıp yazmadığını sorar.
Kaptan
ise şahsi yeteneğinin şiir yazmaya el vermediğini, ilgi alanına da girmediği
için bu konuyu bilmediğini söyler.
Bu
yanıt üzerine bilgiçlik taslayan şahıs, kaptana hitaben: “Yazık, bu eksiklik
nedeniyle gitti ömrünün yarısı” der.
Kaptan
bu söze cevap vermez ama biraz da alınır.
Seyahat
devam ederken, aniden hava kararır yağmur yağmaya başlar. Fırtına kasırgaya
dönüşür, gemi bir ceviz kabuğu gibi oradan oraya savrulur. Rüzgar biraz daha
devam etse gemide batma tehlikesi belirir.
İşte
o zaman kaptan bilgiçlik taslayan şahsa döner ve sorar, “Yüzme biliyor musun?”
Cevap
hayır olur. Bu söz üzerine kaptan şahsa hitaben, “Öyle ise gitti ömrünün hepsi”
der.
Evet
sevgili okuyucularım, sorulmadan konuşmak ve özellikle bilgiçlik taslayarak çok
konuşmak, toplum nezdinde kişiyi ukaladır diye antipatik yapar.
Onun
için atalarımız, “Ehli irfanım deyu,
kimseyi hor görme sen” sözünü boşuna dememişlerdir.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla..