Abuzer Akbıyık
11 Aralık 2009
Geçenlerde daha önceki yıllarda araştırmış olduğum Urfa Evleri adlı çalışmam gözüme takıldı. Çantamı sırtıma alıp koyuldum yola. Gezdim eski sokakları, kokusunu çektim içime mahallelerin eskiye olan büyük bir hasretle. Arşiv güncelleme çabasıyla gelmiş olduğum sokaklarda o güzel evlerin yani sarayların içine girme şansımda doğdu. Gerçektende bir kez daha büyük bir aşkla baktım o evlere ve şimdinin betonarme taş yığınları geldi aklıma. Yüzlere yıl önceki usta ellere su dökememiş “Günümüz Modern Mimarisi”.
Geleneksel olarak avlulu bir plan şeması arz eden tipoloji yer yer münferitleşmişte. Genel olarak iki avlulu tasarlanan evler haremlik-selamlık formundadır. Avlunun orta kısmına açılan pencereler cephelere hareketlilik kazandırmıştır. Avlunun tam orta kısmında bir şadırvan veya çiçeklik bölümü yer almaktadır. Avluda bulunan kuyunun sağ ve solundan olmak üzere genelde çift yönlü bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Odalar genelde tonozla kapatılmış olup başodalar kalemişi tarzında süslemelerle bezenmiştir.
Ancak araştırmam sırasında gözüme takılan bazı tahribatlar gerçektende beni üzdü. Çünkü yeterince koruyamamışız bu güzellikleri. Kimilerinin süsleme unsurları kimilerinin tavanları kimilerinin ise duvarları dahi yıkılmış durumda. Oysa bu tarz evlerimizin restorasyon projeleri bakanlık tarafından desteklenmektedir.
Günümüzde bu tarz yapılarımızın tescilden düşürüp yerine katlı binalar yapma fikri gelecek nesillere yapılacak olan en büyük kötülüklerden biridir. Bizim geleneğimizi, örfümüzü, kültürümüzü yansıtan bu yapılar bizler için bir kültür aynasıdır. Atalarımızın günlük rutin işleri, hayatları, yaşam tarzlarını yansıtan bu yapılara gereken ilgiyi gösteren Kültür Varlıkları Koruma Kurullarında görev yapan meslektaşlarıma sonsuz bir şükranla teşekkür edip, halkımızı bu konularda bilinçlendirilmesi konusunda seminerler düzenlenmesi ricasında bulunmaktayım.