Reşat Kızılateş
15 Mart 2008
Fırat ile Harran’ın, çatlamış topraklarla suyun buluştuğu gün nasıl da bir heyecan sarmıştı bu toprakları.
Bir sevinç kaplamıştı her yanı.
Ve bir umut yeşermişti geleceğe dair.
Harran’la Fırat’ı nişanlayıp düğün gününü iple çekenler vardı. Hayallerini birazcık zorlayanlar bu evliliğin mürüvvetini görebiliyor ve bunun için dua ediyordu.
Lakin kıyılan nikah kağıt üstünde kaldı ve Harran ile Fırat’ın arasına ‘cehalet’ girdi. Çok sürmedi bu evlilik. Bu evliliğin sürdürülmesi için hükümetler ve yerel aktörler yeterince destek olamadılar.
Bol nakaratlı ağlama törenlerinden öteye gidilemedi çoğu zaman…
Evet GAP’tan bahsediyoruz.
GAP rüyasından!
şu Türkiye’nin ‘makus talihi’ni değiştireceği taa yıllar önceden söylenen ve 9 ili ayağa kaldıracağı dillendirilen Güneydoğu Anadolu Projesi…
16 Yılda 32 milyar dolar harcanarak 2005 yılında tamamen bitirileceği dünyaya ilan edilen proje…
Bitirilmesi 2010 yılına uzatılan ancak şu ana kadar yaklaşık 20 milyar dolar harcanarak ancak yüzde 55-60’ının gerçekleştiği söylenen dünyanın 8. büyük projesi.(Bu kadar kısa sürede kalan milyar dolarlar nereden gelecek acaba!)
Bitirilince 3-4 milyon insana iş imkanının sağlanacağı ekmek teknesi! (Yarısı bittiğine göre 1.5-2 milyon insanın şu anda çalışıyor olması gerekirdi!)
Bölgeye hayat ve bereket getireceği…
ıhracat patlamasının olacağı…
Tarıma dayalı sanayinin alıp başını gideceği…
Kargo uçaklarının bütün dünyaya mal taşıyacağı…
Demokrasi, eğitim, sağlık, altyapı, ulaşım gibi sorunların ortadan kalkacağı…
Ve Bölgeye hayat ve bereket getireceği her fırsatta, her platformda anlatılan GAP!
Kim istemezdi ki bunların gerçekleşmesini. Kim istemezdi bu ülkenin insanlarının refah seviyesinin yükselmesini, sorunlarını çözmüş, tüm vatandaşlarını mutlu etmiş bir atmosferin olmasını…
GAP’ın çatısı altında nikahı kıyılan Harran’la Fırat’ın geldiği noktayı görmek için kılavuz gerekmiyor!
Su ile bereket değil, çoraklık geldi.
Bilinçsiz sulamanın önüne geçilemedi. Çok sulama ile çok ürün elde edileceği sanıldı. Bunun sonucunda taban suyu yükselerek tuz ve minareler üste çıktı.
Bilimsel tarım hayata geçmedi. Çiftçi ‘ben babamdan dedemden böyle gördüm’ mantığıyla hareket etti. Eğitim ayağı eksik kaldı.
Harran Ovası pamuk ovasına döndü. Hangi ürünlerin ekilmesi gerektiği hakkında yeterince planlanma yapılmadı. Devlet pamuğu teşvik etti…
Ne milyonlarca işsiz işe kavuştu, ne ihracat patlaması oldu ne de kargo uçaklar inip kalktı…
Ne alt yapı sorunu, ne düzgün kentleşme ne de GAP otobanlarla metropollere bağlandı… (Urfa-Antep arasındaki otoban bile yıllardır bitirilmeyi bekliyor.)
Açılan paketler, raporlar, teşvikler ya kağıt üstünde kaldı ya da yerini bulmadı. Hele 50 civarında ilin teşvik kapsamına alınması bölgeye yatırım yapmayı düşünenleri vazgeçirdi. Çünkü yatırım yapmayı düşünen insanlar aynı teşvikten batıda da yararlandı…
Velhasıl söylenecek ve yapılması gereken çok şey var.
Bunlar öyle birkaç yılda çözülecek işler değil.
Ama şu bir gerçek ki bu hükümet GAP ile ilgili ciddi ciddi kafa yormaya başladı. Siyasi irade bakımından da bu hükümet biraz daha avantajlı. Daha bir istekli…
Son bir yıldır konu çok ciddi bir şekilde irdelenmeye ve üst düzeyde ele alınmaya başladı.
Beş yılda bitirileceği açıklandı. Bizzat bir devlet bakanı bununla görevlendirildi. Yeniden insanlar iyimser düşünmeye başladı..
Geç de kalınsa Haran’la Fırat’ın arasını yapmak için çabalar arttı.
Burada STK’ların, yerel aktörlerin, yetkililerin de harekete geçmesi gerekiyor.
Bir noktada yanılmamak lazım. Olaya sadece ekonomik açıdan da bakmamak gerekir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi kendi gerçeği içerisinde de değerlendirilmelidir. Demokrasinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Feodal yapı, aşiretçilik, geri kalmışlık, işsizlik, eğitim, sağlık gibi sorunlar bir bütün olarak GAP ile birlikte ele alınıp değerlendirilmelidir..
Umarım yeşeren umutlar, umut olmaktan çıkar. Gerçekle, yaşamın kendisiyle kucaklaşır. Herkesin kucaklandığı, mutlu insanlar ülkesi yaratılır…GAP sadece Bölgenin değil, tüm ülkenin sıçrama yapmasına vesile olur…