Köşe Yazısı

“Fatih’in çevre fermanı”

Mehmet Göncü

Mehmet Göncü

Tüm Yazıları Gör

07-13 Mayıs Vakıflar Haftası,  şanlıurfa ve Adıyaman illerinde de  çeşitli etkinliklerle kutlandı.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün  “Vakıf Medeniyeti Çevre Yılı” olarak 2007 yılını seçmiş olması, gerçekten günümüzde meydana gelen çok boyutlu çevre sorunlarının tartışıldığı bir zamana rastlaması gayet anlamlı ve faydalı olmuştur.
Bu manada; şanlıurfa Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün ilimizde ikâmet eden bir grup çevreci, şair, tarihçi ve gazete köşe yazarları ile yaptığı sohbet toplantılarının birine ben de katıldım.
Toplantıda günün mana ve ehemiyetine göre çok güzel şiirler ve gazeller okundu ve açıklamalar yapıldı.
Özellikle Bölge Müdürümüz Sayın Arif Çelik beyin ve Vakıf şube Müdürümüz şair ve Yazar Sayın Mehmet Kurtoğlu’nun vakıflarla ilgili açıklamalarından ziyadesiyle faydalandık ve çok boyutlu bilgi sahibi olduk.
Hafta ile ilgili dağıtılan program davetiyelerinin bir bölümünde bulunan “Fatih’in Çevre Fermanı”ndan ben şahsen çok etkilendim.
Çağlar açıp kapıyan cennet mekân bu cihan Padişah’ının, yukarıda adı bilinen ve  örnek olması gereken fermanını siz  değerli okuyucularımın bilgisine sunmaktan mutluluk duyacağım:
“Ben ki ıstanbul Fatihi Abd-i aciz Fatih Sultan Mehmed…”
“Bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım ıstanbul’un Taşlık mevkiinde kain ma’lumu’l-hudut olan 136 bab dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakf-ı sahih eylerim”
“şöyle ki; Bu gayr-ı menkulatımdan elde olunacak nemaralarla ıstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye 20’şer akçe alsınlar.”
“Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde ıstanbul’a çıkalar, bila istisna her kapıyı vuralar ve evde hasta olup olmadığını soralar. Var ise şifası orada mümkün ise şifayab olalar, değil ise kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin hastanelere kaldırılarak  orada salah bulduralar”
“Maazallah herhangi bir gıda maddesi buhranı da vaki olabilir. Böyle bir hal karşısında bırakmış olduğum 100 silah, ehl-i erbaba verile, Bunlar ki hayvanat-ı vahşiyyenin yumurtada veya yavruda olmadığı sıralarda Balkanlara çıkıp avlanabilir ki zinhar hastalarımızı gıdasız bırakmayalım”
“Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın harimleri ve Medine-i ıstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelmeyüp yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kapılar içerisinde evlerine götürüle.”

Açıklamalar:
Abd-i aciz: Aciz kul
Bizatihi: şahsen
Vakf-ı sahih: Doğru vakıf
Nemâralarla: Gelirlerle
Balkanlar: Ormanlık-dağ-yaban
Medine-i ıstanbul: ıstanbul şehri

Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.

392 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

FATİH’İN ÇEVRE FERMANI

Cüneyt Gökçe

Cüneyt Gökçe

Tüm Yazıları Gör

ınsan, yaratılmışların en saygın ve en seçkinidir. Her şeyin en güzeline ve en değerlisine layıktır. Bu yüzden, insan ve insanlık uğruna yapılan her türlü yatırım ve hizmet, faaliyetlerin en makbulü sayılır.

Yeryüzündeki hareket ve olayların pek çoğu insan merkezlidir. Ormanlardan hayvanlara; bitkilerden gezegenlere kadar her şey insanoğluna “bir şeyler” sunma yarışı içerisindedir. Yüce yaratıcı Kutsal Kitabında bile insanoğlunun değerine dikkat çekmekte ve “Gerçekten Biz Âdem evlatlarını şerefli kıldık, karada ve denizde kendilerini taşıyacak vasıtalar nasip ettik, onlara helâl ve hoş rızıklar verdik ve onları yarattığımız varlıkların çoğuna üstün kıldık” [ısra (17), 70] buyurmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, çok saygın kılınan insanoğlunun hayatı ve sahip olduğu bütün varlıklar koruma altındadır. Hatta sağlığını tehdit edecek, rahatını bozacak ve varlığını tehlikeye sokacak her türlü söz, davranış ve eylem yasaklanmıştır.

Kuşkusuz, bütün bunların meşruiyet ve haklılık kayıtlarıyla kayıtlı olduğunun ifade edilmesi bilinen bir husustur. Elbette, hiçbir şey, “her şeye rağmen” gerçekleştirilecek, diye bir kural söz konusu değildir. Belirlenen geçerli kural ve ilkeler herkesi ve her kurumu bağlamaktadır.

ınsana büyük değer veren özellikle insana hizmeti adeta bir ibadet bilinciyle gerçekleştirenlerin bir tanesi de Fatih Sultan Mehmet’tir. Özellikle “Çevre ve sağlık ile Fermanı” bu alanda gerçekten çok dikkat çekicidir.

Fermanın başında, ”Ben ki ıstanbul Fatihi Abd-i aciz Fatih Sultan Mehmet…” diyerek tevazu ve mahviyet içerisinde acizliğini dile getirmekte ve:

“Bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım ıstanbul’un Taşlık mevkiinde kâin ma’lumu’l-hudut olan 136 bab dükkânımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakf-ı sahih eylerim” diyerek, sınırları belli olan dükkânlarının kendi öz helal malı ve alın teri olduğunu vurgulamakta ve bunları belli şartlarla Allah yolunda vakfettiğini şu ifadeleriyle açıklamaktadır:

“şöyle ki: Bu gayrı menkulatımdan elde olunacak nemalarla ıstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye 20’şer akçe alsınlar.” Bu açıklamalarda, insanın sağlığına verilen değerin boyutu ve önemi net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. ıstanbul’un her sokağına görevlendirilen ikişer görevli, kireç tozu ve kömür külünü sokaklardaki tükürüklerin üzerine dökecek ve hastalıkların yayılmasına engel olacaklardır. O günün şartlarında başvurulan tedbir küçümsenemeyeceği gibi; görevlilerin maaşları da az değildir. O günün koşullarında, günlük 20 akçe gerçekten iyi paradır.

“Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde ıstanbul’a çıkalar bila istisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar. Var ise ve şifası orada mümkün ise şifayab olalar, değil ise kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin hastanelere kaldırılarak orada salah bulduralar” şeklindeki açıklamalar ise, fakir ve muhtacın ayağına nezaket ve nezahet içerisinde götürülen sağlık hizmetinin ne derece ileri olduğunu ortaya koymaktadır. Belli periyotlarla bütün kapıların çalınarak hasta kimsenin olup olmadığının sorulması, varsa ve yerinde tedavisi mümkünse, hastaların bulundukları yerde iyileştirilmesi, durumu ağır olanların ise ücretsiz hastaneye kaldırılması tam sosyal ve adil devlet anlayışının göstergesidir.

“Maazallah herhangi bir gıda maddesi buhranı da vaki olabilir. Böyle bir hal karşısında bırakmış olduğum 100 silah, ehl-i erbaba verile. Bunlar ki hayvanat-ı vahşiyyenin yumurtada veya yavruda olmadığı sıralarda Balkanlara çıkıp avlanabilir ki zinhar hastalarımızı gıdasız bırakmayalım” ifadeleri ise, hem açlığa karşı tedbir almanın; hem de hayvan haklarına dahi riayet etmenin güzel bir örneğidir. Öyle ya, hem gıda buhranında insanlar aç bırakılmayacak hem de bu maksatla ava gidilirken, hayvanların yumurtlama ve yavrulama dönemlerinde olmamaları da göz önünde bulundurulacaktır.

“Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın harimleri ve Medine-i ıstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelmeyüp yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle” cümleleri ise, aş hizmeti sunulan fakir-fukaranın rencide edilmemesi; bu maksatla muhtaçları aşevine çağırmak suretiyle değil; hizmetin ayaklarına götürülmesi; bu esna da bile zamanlamanın iyi yapılması; başka bir deyimle, fakire yemek götürülürken rencide olmaması için- güneşin loş ve karanlık zamanlarının tercih edilmesi ve bu hususun açıkça deklere edilmesi çok dikkat çekicidir.

Günümüz şartlarında bu fermanı incelediğimizde Fatih’in ileri görüşlülüğü, nezaket ve nezaheti açıkça anlaşıldığı gibi; zamanımızda yapılan yanlış ve ihmallerin boyutu da çok güzel anlaşılmaktadır.

377 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir