İbrahim Halil Okuyan
23 Mart 2010
Küresel kriz nedeniyle 2009 da büyüme hızları şöyle:
a) Bütün dünya ortalama olarak % 1,1 küçüldü.
b) Krizin anavatanı ABD % 2,7 küçüldü.
c) Türkiye hariç gelişmekte olan ülkeler ortalama % 1,7 büyüdü.
d) Çin % 9 büyüdü.
e) Hindistan % 5,4 büyüdü.
f) Ve Türkiye % 6.5 küçüldü.
Bu sebeple insanlar ülkemizde ödeme güçlüğüne düşüyorlar.
Bu durumda kredi kartlarını kullanıp aylık %6 ya varan oranlarda borçlanıyorlar.
Ya da piyasadan faizle borç alıyorlar.
Artık kredi kartıyla taksitle altın satışı yapılıyor.
Ortada altın filan yok borçla alıp peşin satıyorlar (!).
Bu işi mobil cihazlarla dahi yapanlar var.
İnsanların yaptığı sadece borcu ertelemek,
Bu sırada bunu nasıl ödeyeceklerini düşünmüyorlar.
Sonuçta kendilerini,
Bazen ailelerini ve akrabalarını büyük borç batağına saplıyorlar.
Bana göre Şanlıurfa’da en büyük sorun, kanayan yara budur.
Neticede borç verende kimseye zorla para vermiyor.
Örnek:
10.000,00 TL lik borç için 80.000,00 TL lik evini
Borç verene hemde bir aylık borç için tapu yapanlar
Var duyuyoruz, biliyoruz.
Borcunu ödemeye gittiğinde evinin 50.000,00 TL ye satıldığını görüyor.
Bu yaşanmış bir olay.
Bunda bankaların tutumunun da etkisi var.
Bankalar artık reel sektöre bu ortamda fazla kredi
Vermek eğiliminde değil.
Taşın altına elini koymak istemiyor,
Sayıları on milyonları bulan yukarıda bahse konu
Küçük tüketicilerle (memur, işçi, emekli vb) çarkını çeviriyor.
Türkiye 2009 da %6,5 küçülürken,
%55 ’den fazlası yabancıların elinde olan bankaların
%10 büyümesini başka türlü izah etmek mümkün değil.
Öte yandan;
Adalet ve Kalkınma Partisinin tek başına iktidar olduğu,
2003 yılında, Türkiye’nin ülke borcu 214 milyar dolar iken, 2009 yılında 521 milyar dolara (kişi başına 11.000,00 TL) çıkmış.
Bu arada, 2003-2009 arası 225 milyar dolar faiz ödenmiş.
Yani devlet zaten seni kişi başına 11.000 (eski deyişle 11 milyar) lira borçlandırmış ve faiz işliyor.
Doğan her çocuk on bir bin lira borçlu doğuyor.
Dış borç altı yılda iki katına cıkmış.
AKP 30 milyar dolarlık özelleştirme yapılmış.
O Cumhuriyet döneminde; Türk Halkının dişinden,
Tırnağından artırıp yaptığı ne varsa satılmasına rağmen dış borç hala 521 Milyar Dolar.
Buna bakıp bizim halk olarak ilave borçlanma hakkımız yok.
Adamlar bizden bu parayı alırlar,
Paramız yoksa
Kalmışsa fabrikalarımızı,
Suyumuzu,
Doğal kaynaklarımızı alırlar,
Her şeyimize karışırlar.
Borç yiyen kendi kesesinden yer.
Öyle kendimize bakmadan Yunanistan’a ada satsın lafı etmekle olmaz bu işler.
Neticede borçlu bir ülkeyiz,
Çocuklarımızı düşünüyorsak kemer kısmalıyız ve de
Hükümetlerimizi bu yönde desteklemezliyiz.
Sonuçta;
Şanlıurfa’da, dükkânlar, evler, arsalar, fabrikalar, tarlalar çok düşük bedellerle, yeni yaratılan bir sınıfın eline geçiyor.
Devlet pek çok vergi mükellefini kaybediyor.
Zaten bu yeni sınıfın tüm işleri kayıt dışı.
Yakında;
Paradan para kazanan bu yeni sınıf, portföylerine kattıkları malları satacak ve borç verecek kimse bulamayacaklar.
Sonrasını beraber göreceğiz.
Yakın gelecekle gayrimenkul fiyatlarının dibe vurması içten bile değil.
Bu konuya dini acıdan kısaca bakmak istiyorum:
Kuran’da faizle ilgili ayetler iniş sırasına bakılınca tedrici olarak dozu artarak faizde ısrar etmenin Allah’a ve Resulü’ne bir nevi savaş açma olduğu bildirilerek yasağın önemi vurgulanmıştır.
Al-i İmran suresi 3/130 ayetinde:
”Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin; Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.”demektedir, Cenabı Allah.
Dini konularda ahkâm kesmek haddim değil.
Ancak bu konuda kutsal kitabımızda pek çok ayet var,
Hz. Muhammed’in pek çok hadisi var.
İnsan olarak arzularımızı frenleyebilmeliyiz.
Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız.
Taksitle mal alınca aylık ödeme miktarlarını karşılayacak maddi imkânlarımızı dikkate almalıyız.
Kredi kartımız tek olmalı ve limitinin kapasitemizin üzerinde olmasına müsaade etmemeliyiz.
Cüzdanınızın içinde pek çok kart olması itibarınızı arttırmaz.
Benim tek karttım var ve limitinin artırılmasını istemiyorum. Banka habersiz arttırınca müracaat edip düşürüyorum.
Kredi kart devlet içinde önemli,
Paralarımızın dolaşımı azalıyor daha az tahrip oluyor.
Para taşımak zorunda kalmıyorsunuz bazen de küçük borçlanmalarla işinizi görüyorsunuz.
Yazımın bu bölümünde,
Değerli ağabeyim Mehmet Göncü’nün Hizmet Gazetesindeki köşe yazısından alıntılarla devam etmek istiyorum.
“Milattan önce üçüncü yüzyılda yaşamış büyük düşünür
Sinoplu Diyojen:
“Tekâmül etmiş insan, azla yetinen insandır” demiş.
Gerçekten, azla yetinen bir kimse hem uygar ve hem de özgür bir insandır.
Gösterişli bir yaşam için ürettiğinden fazlasını tüketme yanlışının içine düşen bir kimse sonuçta zor durumda kalmaktan kurtulamaz.
Mutluluğun üç anahtarı;
Azla yetinmek,
eşle iyi geçinmek Ve daima şükür etmektir…
Kanaat sonsuz bir hazinedir.“
Sonuç olarak Müslüman bir ülkedeyiz:
Neticede zor durumda olan dostlarımıza,
Akrabalarımıza gerektiğinde yardımcı olarak borç batağına girip yanlış işler yapmasına mani olmalıyız.
Konu derin ve önemli.
Saygılarımla.