Konuk Yazar
26 Nisan 2016
Son
on beş yılda sağlık sektöründe çok önemli düzenlemeler yapıldı. SSK ve Devlet hastanelerindeki içler acısı
manzaraları unutanlar olabilir ama bizler unutmadık…
Yıkık
dökük binaları ve kapılarında uzun kuyrukların oluştuğu günleri de… Hele de fakir fukaraların bir ameliyat ve
şifa bularak taburcu olması neredeyse hayaldi.
Aylar sonrasına verilen film randevuları… Ve ilaç bulmanın zorlukları… Ameliyat olabilmek için evini, arabasını ve
ineğini satanları da biliyoruz, çünkü yıllarca haberlerini yaptık… Ve bir doktora günde yüzlerce hastanın üç
dakikada muayene olup birkaç ilaçla evlere döndürüldüğünü de… Hastayı yatırabilmek için ise kimlere
yalvarıldığını da…
***
Ve
hastane sayısı, sağlık personeli, teşhis imkânlarıyla birlikte doktorların
sayısı da arttı… Sağlık ocaklarıyla idare eden kentler ve ilçelerde artık
özel hastaneler ve klinikler dahi var…
Kuyruklar yok… Aylar sonrasına
randevu yok… SSK ve Devlet
hastanelerini tek çatı altında toplanması ise önemli bir adımdı… İlaç problemlerine son verildi ve ilaçta
aşırı fiyat politikası da yok…
Özellikle, fakir fukara ve emekliler bu durumdan çok memnun…
***
Anadolu’da
ise hâlâ bazı sıkıntılar devam ediyor…
Özellikle de doktor kesiminde bitmeyen sorumsuzluklar… Daha geçtiğimiz günlerde Elazığ’da yaşanan
olayın bizzat şahidiyim… Ve mağduruyum…
Babam, felç hali belirtileriyle bir kriz geçirdi ve SGK yani Araştırma
Hastanesi’ne kaldırıldı. Film çekilir,
Nöroloji servisinde Uzman. Dr. Zeynep Hanım gerekli tetkikleri yapar ve üç beş
ilaç yazıp birkaç gün hastanede yatırdıktan sonra babamı eve gönderir… Teşhisi ise beyne giden şahdamarının tıkalı
olduğunu ve kan sulandırıcı ilaçla üç ay içinde düzelebileceğini, İstanbul’a
götürmeye de gerek olmadığını söyler…
Babamın küçük krizleri ise devam eder. İlaçlar ise daha kötü duruma
düşürür… Bu defa Elazığ’da özel bir hastaneye kaldırıldı… Oradakiler de serum bağlar ve birkaç gün
yattıktan sonra bir doktor gelir ve beyne giden damarın tıkalı olduğunu,
Araştırma Hastanesi’ne giderek ameliyatla stent takılması gerektiğini
söyler…
***
Ve
dayanamayıp babamı İstanbul’a getirttim…
Fulya Acıbadem Hastanesi’nde dostum Prof. Dr. Yunus Aydın’a götürdüm.
Emar film sonuçlarına baktı ve Şişli Kolan Hastanesi’nde görev yapan Kalp ve
Damar Cerrahı Prof. Dr. Ergun Demirsoy’u arayıp babamın durumunu iletti… Prof. Ergun Hoca’ya babamı götürdüm… Ve hemen hastaneye yatırdı ve anjiyo
yaptı. Anjiyo sonrası babamın beyne
giden iki damarından birinin yüzde yüz tıkalı, diğerinin ise yüzde doksan dokuz
tıkalı olduğunu ve acilen ameliyat edilmesi gerektiğini söyledi. Eğer diğerinin de yüzde yüz tıkanması
halinde tıp olarak yapılacak bir şeyin olamayacağını ve babamın felç olarak
hayatına devam edeceğini söyledi.
Sonuçta kritik ve tehlikeli bir ameliyatı yaptı ve babam yeniden
sağlığına kavuştu. Şimdi, Elazığ’daki
doktora ne demek gerekiyor?
Anlıyoruz ki bu kadar yeniliğe rağmen bazı
doktorların sorumsuzluğu devam ediyor ve hâlâ insan hayatı hafife
alınıyor! Mesleklerle bir alıp
veremediğimiz yok… İşini iyi ve
dürüstçe yapan herkesi takdir ediyoruz… Lakin işini kim sorumsuzca yapıyorsa
kim olursa olsun bunların karşısındayız…
Sağlık Bakanlığı denetim görevini daha sık yapmalı. Ve hastaların akıbetlerini araştırmalı,
hastaların sonuçlarından yola çıkarak hekimlerin kalitesini görmeli… Yoksa, eski tas, yeni hamam oluyor… Bizden söylemesi…